Özdemir Asaf “İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri? Yoksa insan büyüdükçe mi
anlıyor gerçekleri?” derken sanki benim şu anki duygularımı
yaşıyormuş.
Gerçekten biz hep böyle miydik? Yoksa zaman içinde mi bu hale geldik?
Bir tek sportif konularda değil çevremdeki her konuda
yaşanılanlardan büyük rahatsızlık duymaya başladım. Elbette haddim olmayan
konular benim yazabileceğim, yorum yapabileceğim konular değil. Ben bildiğim
konuda yorum yapıp sizlerle paylaşmaktan keyif alıyorum.
Türk insanı etik değerlerini yitiriyor mu? Ya da çoktan
yitirdi mi? Toplumsal olayları
değerlendirirken kişisel çıkarlarını, ahlaki, insani ve ulusal çıkarların
üstünde tutmak artık işe yaramıyor mu?
Ahlak, onur, erdem… Bunlar artık masallarda mı kaldı?
Kişisel çıkarlar dışında düşünebilmek, her insanın harcı
değildir. Bunun için bazı erdemler gerekir. Cömertlik, fedakârlık, adil olma, hoşgörü
ve cesaret gibi…
Bu anlamda aslında Türk futbolu adına ciddi bir imtihandan
geçiyoruz. Kim ne derse desin bu ülkede, futbolda artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak. Bu imtihanı verebilirsek sınıf atlayacağız. Yok, eğer veremezsek…
Düşünün ki, 18 yaşından büyük çok sevdiğiniz aile bireyiniz,
cinayet suçlamasıyla mahkeme tarafından yargılanıyor. Burada çok sevdiğiniz
aile bireyi, anneniz, babanız, oğlunuz kızınız ya da kardeşiniz olabilir. Ama
sonuçta canınız, kanınız. Yakınınız kişisel bir çıkarı için iş ortağını anlının tam
orta yerinden vurmakla suçlanıyor. İlk bakışta tüm deliller aleyhinize. Bütün
işaretler katilin sizin yakınınız olduğunu gösteriyor. Olayın suç aletleri polisin
eline geçmiş, mağdurlar var ve hatta şahitler. Bir adım daha öteye gidelim; Siz de bu olayın yakınınız
tarafından gerçekleştirildiğine inanıyorsunuz, belki de biliyorsunuz; Hatta
şahitsiniz! Ne yapardınız?
Vicdanınız mı ön planda olurdu yoksa duygularınız mı?
Mahkemede şahitliğiniz hangi yönde olurdu? Bırakın şahitliği mahkeme yakınınıza
ceza verdiğinde, o suçsuzdur ceza çekmemeli diyebilir miydiniz? Sevdiğiniz
kişinin suçuna rağmen ceza almaması için girişimlerde bulunur muydunuz?
Yaşadığımız şike soruşturması aslında bu tip bir davaya
benziyor. Fenerbahçeli dostlarımız ortaya çıkan onca belgeye rağmen
takımlarının suçlu olabileceği gerçeğini kabullenemiyorlar.
“Ben Fenerbahçeliyim” adı altında oluşumlar başlatıp, olayın
örtbas edilmesi, meşru sayılması için mücadele ediyorlar. Hatta daha ileri giderek “Başkanımız yaptıysa
Fenerbahçe için yaptı. Helal olsun!” diyerek suçu meşrulaştırıyorlar. Bu konuda
deliller sunan ya da şahitlik yapanları aforoz edip, tehdit ediyorlar. Bilgisi
olan gazeteciler sus pus!
Elbette ki tek suçlu Fenerbahçe değil. Nerdeyse tüm büyük
kulüplerimiz ucundan kıyısından bu pisliğe bulaşmış durumdalar. Ama Fenerbahçe
gerek büyüklüğünden gerekse de yukarıda anlattığım yaklaşım tarzından dolayı ön
plana çıkmış durumda.
Her fırsatta dile getiriyorum. Ben yeşil saha üzerinde beyaz
çizgilerle çevrili olarak oynanan oyunu seviyorum. Çizgilerin dışında oynananı
değil!
Futbolun oyun olduğu gerçeği ile yüz yüze kalmadıkça bu
sorunlar bitmeyecek. İnsanlara futbolu gerçekten sevdirmedikçe, hacim
büyümeyecek, sponsorluklar artmayacak, tribünler dolmayacak ve amatör ruh
canlanmayacak.
30 bin sayfayı aşkın ek iddianame klasörlerinde adı geçen
isimlerin konuşmaları, zaten iyice soğuduğum futbola karşı olan sevgimi alıp
götürmeye yetti.
Ancak adalete olan inancım da zedelenmeye başladı. Aziz
Yıldırım ve arkadaşları 6 aydır içeride yatarken, bu olaylara en az onun kadar
bulaşmış ve olayları yönlendirmiş olan Göksel Gümüşdağ nasıl olur da elini
kolunu sallayarak dışarıda dolaşabiliyor anlamış değilim. 30 bin sayfayı
kimseden okumasını beklemiyorum ama özellikle 25. Klasörde Göksel Gümüşdağ ile
Aziz Yıldırım arasında geçen diyaloglara şöyle bir göz atmanızı isterim. Ben bu
konuşmaları gördükten sonra bu camianın bir paydaşı olmaktan utandım.
Son olarak bu gelişmeleri taraflı olarak yönlendiren ve her
yaptığı icraatle Türk Futboluna zarar veren Türkiye Futbol Federasyonu Yönetimi
onurlu bir davranış örneği sergileyerek artık acilen istifa etmeli. Türk
Futbolunun önünü açmalı.
Hadi madem koltuklarını çok seven bu insanlar istifa
etmiyorlar ya da edemiyorlar. Bulunduğu makam nedeniyle delilleri karartma
riski bulunan ve şu anda spor müsabakalarını izlemesi bile yasak olan Göksel
Gümüşdağ nasıl olur da hala TFF Başkanvekilliğini sürdürebilir? Bunun izahını
yapabilecek biri var mı? Ben bunu anlayamıyorum.