17 Ekim 2012 Çarşamba

Armutlar olgunlaştı

Milli Takımımız ardı ardına kaybetti, dip göründü ya; artık herkes yazmaya, eleştirmeye başladı. Bugüne kadar dut yemiş bülbül gibi susanlar artık şakıyor. Moda gibi bir şey. Siz tek başınıza yazınca tepkili bakışlar üzerinizde oluyor. Topluca yazılınca da camianın önde gelenleri liderlik etmiş oluyor. Bizim yıllardır yazdıklarımızı, çözüm yollarıyla birlikte ortaya koyduklarımızı şimdi futbol camiası dile getirmeye, konuşmaya başladı. Sanki olan biten yeniymiş gibi, büyük bir keşifte bulunmuş gibi herkes yazmaya çizmeye başladı.


Ülkemizde gelenek bu olsa gerek. Biz de kuralların uygulanması için illaki aksiliklerin öncelikle yaşanması lazım. Önce adam ölecek sonra tedbir alınacak.


Sanırım edebiyatımızın en önemli isimlerinden Peyami Safa  “Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır” derken bunu edindiği tecrübelere dayanarak söylemişti. Evet Armutlar olgunlaştı!


Yıllarca, hem de canlı olarak göremediğimiz 3-1’lik Macar zaferi ile avunmuş ve başka bir başarıyı tadamamış bir neslin temsilcisi olarak, Macaristan’a 3-1 yenilmek açıkçası bana çok da garipsenecek bir durum gelmedi. Tıpkı daha düne kadar bizim için çantada keklik görünen futbol fakiri 4. sınıf rakiplerimizin, yaklaşık 5 yıl sonra bize fark attıklarında hissedecekleri gibi.


Milli Takımımız son 20 yılın en kötü dönemini yaşıyor. Oynadığımız gurup eleme maçlarında 4 maç sonunda sadece 3 puan alındığını hatırlayan 20 yaşında kaç kişi vardır acaba?

Yolun sonuna gelindi mi? Hayır! Dahası da var… 90’lı yılların öncesine dönmemize ramak kaldı. Belki daha da kötüsüne.


Dikkatler şu an Milli Takıma çekildi. Sorunun sadece Milli Takımda olmadığını futbolun içindeki herkes çok iyi biliyor.


Siyasetin futbola el attığı günden bu yana işler arap saçına dönmüş durumda. Sporda siyaset olmaz, olmamalı! Sporun kendi siyaseti olur. Bir spor kulübünün yöneticileri sırf A partisinden, sırf B partisinden olacak diye spor yöneticiliğini bilmeyen, sporun kendi siyasetini yaşamamış insanları koltuklara oturtursanız başarısızlık kaçınılmazdır. Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir. Bunları söylüyoruz da takan kim? Takacak olan kim? O da ayrı bir konu!


Asıl Çöküş Federasyonun Kendisinde

Gelelim asıl bombaya! Türkiye Futbol Federasyonu’nun uzun bir aradan sonra yine Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan ziyaretçileri var. Mali İşler didik didik sorgulanıyor. Atılan imzalar, ödenen faturalar tek tek kontrol ediliyor. Son olarak Haluk Ulusoy döneminde aynı işleme tabi tutulan TFF’de o dönem çok üstüne gidilmesine rağmen usulsüz hiçbir işleme rastlanmamıştı. Ne tesadüftür ki geçtiğimiz hafta Spor Bakanlığı mahkemenin verdiği şike kararına itiraz ederek, müdahil oldu. Görünen o ki hükmet TFF’ye verdiği desteği çekti.


Geçtiğimiz hafta satır aralarında bir haber yer aldı birkaç gazete ve internet sitesinde. Birçok gazete haberi vermedi bile. Oysa ciddi bir dönüm noktası yaşandı Türkiye Futbol Federasyonun'da.

TFF yönetimi Eskişehir’de yaptığı yönetim kurulu toplantısında alelacele bir karara imza attı. Daha önce Genel Sekreter Ebru Köksal ve ardından da genel sekreter vekili Ali Parlak'ın görevine son veren Yıldırım Demirören federasyonu önceki dönemden kalan son genel sekreter vekili Ahmet Müfit Cengiz'in de görevine son verdi.

Mevcut hükumete yakınlığıyla bilinen ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün dayısının da oğlu olan Finans ve Destekten Sorumlu Genel Sekreter vekili Ahmet Müfit Cengiz ile Başkan Yıldırım Demirören arasında yönetici Cengiz Zülfikaroğlu’ndan kaynaklanan soğuk bir savaş yaşandığı ortaya çıktı.


Müfit Cengiz usulsüz bulduğu bazı evraklara imza atmayınca yönetici Cengiz Zülfikaroğlu’nun hışmına uğradı. 


Nisan ayında sponsorluk anlaşması karşılığı bedelsiz olarak yapılmasına karar verilen Antalya'daki yönetim toplantısıyla ilgili, Gloria Golf Otel'den o toplantıyla ilgili gelen 380 bin TL'lik faturaya "ödenemez" diyerek imza atmayan ardından da, bir ajansa verilmek istenen U20 Dünya Kupası organizasyon işine "Veriliş biçimi usule uygun değil" gerekçesiyle muhalefet eden Müfit Cengiz adeta dürüstlüğünün bedelini işini kaybederek ödedi.

Müfit Cengiz’in “Usulsüz” diyerek muhalefet edip imzalamadığı ödemenin, Cengiz’in görevden alındığı gün yapıldığı söylememize sanırım gerek yok. Daha önce Mali İşler Direktörlüğü yapan ve Müfit Cengiz’in yaptığı re-organizasyonla Mali İşler Müdürlüğü’ne düşürülen Özkan Kılık’ın da, Cengiz’in görevden ayrılmasıyla birlikte tekrar Mali İşler Direktörü olması da hayli enteresan geldi bana.


Beşiktaş’ta yaptığı harcamalar ve geride bıraktığı mali tablo nedeniyle sabıkalı olan Yıldırım Demirören, TFF’de de mali yapı ile ilgili pek rahat durmayacağa benziyor.


Ancak kulağıma gelen haberlere göre Başkan Yıldırım Demirören dönemi de miadını doldurmuş durumda. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, gerek milli takımın başarısız gidişatı gerekse TFF içinde yaşanan bazı tatsızlıklardan dolayı huzursuz olduğu ve çevresindekilere Yıldırım Demirören’i kastederek “tam bir hayal kırıklığı” dediği söylentileri var. Bu söylenti doğruysa Yıldırım Demirören federasyonu sezonun sonunu getiremez. Bunun doğru olup olmadığını hep birlikte göreceğiz.

Doğru olduğunu bildiğimiz şey ise artık TFF’nin her anlamda eski başarılı günlerini mumla aradığı…