Ben kendi adıma rolünün farkında olmayanlarla ezber bozanlar
arasında gidip geldiğimi düşünüyorum.
Oyun arkadaşlarım ise çoğunlukla rolünün farkında olmayanlar ile zaman
zaman rolünü eksiksiz oynayanlar.
Bugüne kadar futbol camiasında bu oyunu oynadık durduk. Ama
bu oyunda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Oyun belki tam anlamıyla
bozulmadı, ama oyun sahipleri ciddi bir yara aldılar.
Herkesin bildiklerini, herkesin yazdıklarını kaleme almayı
sevmiyorum. Bana bu mesleği öğreten büyüklerim farklı olmayı, bakış açımı
değiştirmeyi öğrettiler. Ben de elimden geldiğince bu öğretileri uygulamaya
çalışıyorum.
Bu mesleğin içinde olup “Tarafsızım,” diyen herkes yalan söyler. Ama mühim olan taraf olduğu halde
tarafsız, yalın ve objektif gözle
bakmayı becerebilmektir. İşte ben de olaylara renkli gözlüklerle bakmak yerine
saydam gözlüklerle bakıyorum.
Benim aylar önce yazdıklarımı şimdilerde birçok meslektaşım
ilk kez kendileri kaleme alıyormuşçasına yazıp, sonra da atıp tutuyorlar. Arkalarına
aldıkları rüzgâra göre yön alan bu kişiler, kardan adam olduklarının bile
farkında değiller.
Sevdiklerimden, dostlarımdan sürekli uyarılar alıyorum. “Sana ne sana mı kaldı Türk Futbolunu
kurtarmak?”, “Sakin ol! Bu ne şiddet
bu ne celal!”, “Bulaşma bu işlere” … Son zamanlarda en çok duyduğum sözler bunlar
oldu.
Yazdıklarımdan keyif almaya başladım. İnsanların telefonla
arayıp ihbarlarda bulunması, bilgiler aktarması, attıkları maillerle tepkiler vermesi beni çok
mutlu ediyor.
Maillerde en fazla iddianame ile ilgili düşüncem sorulmuş.
Sokaktan geçen en alakasız kişilerin bile fikir sahibi olduğu bu iddianameyi
yorumlamayacağım. Hukukçu değilim ki
hukuki bir değerlendirme yapabileyim.
Okuduklarımdan anladığım kadarıyla, savcı çok zor bir konuda, çok zor
bir iddianameyi olabildiğince başarılı bir şekilde hazırlamış. Yüzlerce sayfa
iddianame hakkında birkaç satırda yorum yapmak doğru değil.
Türkiye Futbol Federasyonu krizi iyi yönetemedi. Hemen hemen
herkes bu konuda hem fikir. İlk başta alması gereken kararları alamadı.
İçindeki çürük yumurtaları temizleyemedi. UEFA ile ilişkileri koordine edemedi.
Yayıncı kuruluşun etkisi altında kaldı. Ve en önemlisi tüm hamlelerini “Fenerbahçe’yi nasıl düşürmem!” hesabı yaptı. Verilen tüm kararların
arkasında bu düşünce var.
Hal böyle olunca da bugünlere geldik. Günü kurtarmak adına
yarınları çoktan feda ettik. 19 Nisan
2011’de yazdığım bir yazımda “Yanlış
tedavi hastayı öldürmese bile sakat bırakırmış. Aynı hesap Türk Futbolu da ha
öldü ha ölecek, ama ölmese bile bu gidişle sakat kalacak,” demiştim. Türk
Futbol beceriksiz ve yeteneksiz yöneticilerin elinde ciddi bir şekilde
sakatlandı. Umarım sahalara dönüşü uzamaz.
prosentez@prosentez.com
www.twitter.com/prosentez
prosentez@prosentez.com
www.twitter.com/prosentez
Yazının ilk paragrafında sanki kendimi buldum sanki benim hislerime bire bir tercüman olmuşsun arkadaşım. Bütününe bakıldığında yazı şahane anlatmış gerçekleri...Ellerine fikrine sağlık ama sağırdır duvarlar duymaz işine gelmediğinde o yüzden yorma güzel yüreğini fazla, her şey olacağına varıyor sonunda...
YanıtlaSilTeşekkür ederim arkadaşım...
YanıtlaSilTek kelime ile harika... ...
YanıtlaSilsanki türk futbolunda yapılan bütün pislikler fenerbahçe tarafından yapılmış,sanki bütün şikeler fenerbahçe tarafından organize edilmiş,sanki bütün futbolu fenerbahçe katletmiş.
YanıtlaSilya birazda diğer takımlarıngeçmişte ve bugünde yaptıklarından(özellikler haluk ulusoy zamanından yada zaladlı maçların oynandığı zamanlardan)bahsetsen objektiflik sözüne inanabilirim.
ama her yazında bütün yapılanları fenerbahçeye yüklediğin zaman bu inandırıcılın pek kalmıyor.hadi diyelim fenerbahçe şike yaptı,maç satın aldı,hakem satın aldı.ya sormazlarmı bütün bunları tek başınamı yaptı diye???