13 Aralık 2016 Salı

Tercihler hayatınıza şekil verir

Yıllar su gibi akıp geçiyor. Hangi ara 2017’ye geldik! Farkına bile varamadım. Daha dün değil miydi 2016’yı kutladığımız gün?

30’undan sonra yıllar çok mu daha hızlı geçiyor ne? 30 yaşımdan sonra sanki beşer beşer atladı günler. Bu hıza yetişmem mümkün olmadı!

Savaşlar, kavgalar, krizler… Sevgisizlik had safhada! Hep böyleydi de ben mi görmüyordum, yoksa dünya gerçekten çok mu kirlendi?

Hiç olmadığım kadar yılgın, hiç olmadığım kadar yorgun ve umutsuzum…

Zaman zaman bir girdaba kapılmış gibi hissediyorum kendimi. Bilirsiniz girdaptan kurtulmanın tek yolu vardır; girdabın sonuna kadar hiç enerji harcamadan sabretmek ve sonrasında dibi gördüğünde tüm enerjinle o girdaptan uzaklaşıp, yukarı doğru çıkmak. Ben girdabın sonuna geldiğimi hissediyorum. Yukarı çıkmak için gerekli nefesimin olup olmadığını bilmiyorum. Dayanabilecek miyim onu da tahmin edemiyorum!

Yüzümüzü güldürecek bizi mutlu edecek, ileriye umutla bakacak olayları unuttuk artık.

Bilenler bilir! Aslında hiç karamsar bir insan değilimdir. Ama olaylar o kadar üst üste geliyor ki benim de yüreğim tükendi.

Ülkemi çok seven, İstanbul’a aşık olan ben, 4 sene sonrası için yurtdışı planları yapmaya başladım. Farklı bir yaşam, başka bir hayat!

Sokakta her şey bana batmaya başladı. Gayri medeni, cahil, ahlaksız, saygısız insanların sayısı gittikçe artıyor. Bir de bunlara dostum dediğiniz insanların ihanetleri, aldatmaları, ikiyüzlülükleri ve yalanları eklenince kaçmak tek çare olarak gözüküyor.

“Bugün tekrar yaşama başlıyor olsam yine medyayı seçer miyim?” sorusunu defalarca kendime soruyorum! Ya da “Branş olarak sporun içinde yer alır mıydım tekrar?” Bu sorunun yanıtını vermekte zorlanıyorum.

Hayat tercihlerden ibaret! Verdiğiniz tercihler yaşamınızı şekillendiriyor. Yaşamda bir tek ailenizi siz seçemiyorsunuz. Gerisi hep size ait. Meslek seçiminiz, arkadaş ve dost seçiminiz, elbette ki eş seçiminiz… Bunlarda yapacağınız her yanlış sizi hep geri atıyor. Yaşamınızın şeklini değiştiriyor.

Elbette bazen dış faktörler de devreye giriyor. En önemlisi şans kuşkusuz. Ama daha önemlisi ise bu şansın sizi kimle karşılaştıracağı! Eğer sizi çekip çevirecek, hayatınızı toparlayacak, doğruyu yanlışı gösterecek, her daim koşulsuz yanınızda olacak, güvenebileceğiniz, inandığınız biri yaşamınıza girdiyse ona dört kolla sarılmalısınız ve asla bırakmamalısınız. Ben bu şansı 2006 yılında elde ettim. Yaşantıma mavi gözlü, dev yürekli bir adam girdi. Tanıyıp tanıyabileceğim en mert adam. Tahir Kıran! Bana babalık, abilik, arkadaşlık ve patronluk yaptı. Vizyonumu ve misyonumu değiştirdi. Onun üzerimdeki emeklerini, bana kattıklarını, hakkını asla ödeyemem.

Ne dedik “Hayat tercihlerden ibaret!”

Siz siz olun yaşantınızla ilgili tercihleri yaparken çok dikkatli olun.

Herkese 2017 yılının en başta sağlıklı ve huzurlu geçmesini, sonrasında da yaptığınız tercihlerle mutluluk getirmesini diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun...

Hoşça kalın. Mutlu Kalın.

16 Şubat 2016 Salı

Bir PKK Spor eksikti…



Ülkemizde yıllardır süregelen bir savaş var. Gerçi bir savaşa savaş demek için karşınızda bir ülke olması, o ülkenin meşruluğunun tanınması ve bir bayrağının bulunması gerekir. Oysa biz vatanı bölmek isteyen, dış desteklerle ayakta duran üç beş çapulcu, ne idüğü belirsiz vatan hainleriyle uğraşıyoruz. İçimizdeki bu hainler bölgenin gelişimini engellemek için ne gerekiyorsa yapıyorlar.
Bölge halkının cahilinden, fakirliğinden ve iyi niyetinden faydalanarak ayaklandırmaya çalışan, başaramayınca bin bir tehdit ve hileyle terör estiren bu kalleşler birer birer temizleniyor. 

Bu kalleşlerin yoğunlukla hedef aldığı güzide illerimizden biri de Diyarbakır… 

Diyarbakır’ı bilenler bilir… Şehrin tek stadyumu şu anki en yoğun çatışmaların yaşandığı Sur ilçesinin başladığı noktada yer alıyor. Sımsıcak, misafirperver insanları, muhteşem tavası, başka hiçbir yerde bulamayacağınız karpuzu ve eşsiz mimarisi bakmaya doyamayacağınız kalesiyle, hafızamda yer kazımış bu vatan parçasının benim için en önemli anlamı Diyarbakırspor’du. 

Hani bir zamanlar ülkemin en kuzeyindeki, ya da batısındaki insanının bile yeri geldiğinde desteklemekten kaçınmadığı, maçlarına gittiği, alkışladığı, logosunda şehirin simgesi olan karpuzu ve kale surlarını bulunduran, karpuzundan aldığı renkleri Yeşil- Kırmızılı o efsane takım. O takım kadrosunda kimler yer almadı ki.. Beşiktaş’ın efsane ismi Vedat Okyar’ından, Ali Saka’sına, Galatasaray’ın yıldız isimlerinden Evren Turhan’ından Ömer Erdoğan’ına, Ramazan Tunç’undan, Murat Hacıoğlu’na adını sayamayacağımız kadar A Mili oyuncumuz o forma için ter akıttı.

Çünkü o takım Diyarbakırspor’du. Siyaset yapmıyordu. Tek amacı vardı. Spor yapmak, futbol oynamak.

Bugün gelinen noktada ismini ve logosunu değiştirmiş Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup'ta mücadele eden bir takımla karşı karşıyayız. Yılların Diyarbakırspor’u maalesef kötü yönetimler sonrasında tarih oldu. Battı, iflas etti. En son olarak da kendini fesh etti. Onun misyonunu devralması gereken Diyarbakır Belediyespor ise oldu size Amedspor… 18 Ağustos 1976'da Melikahmetspor olarak kurulmuş bir kulüp. Melikahmetspor 1990'da Diyarbakır Belediyespor, 1996'da ise Diyarbakır Büyükşehir Belediye Diskispor oldu. 2010'da Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor Kulübü olarak spor yaşamına devam etti. 28 Ekim 2014'te yapılan Olağanüstü Genel Kurul'da ise kulübün adı oy birliği ile Amed Sportif Faaliyetler oldu.  Logoda ne karpuza yer verdi ne de kale surlarına... Renkleri ise Yeşil-Kırmızı-Beyaz. Bir de Sarı var ama onu TFF’ye kabul ettiremedi.

Bölücü örgüt PKK’nın sözde birimleri var. Yok askeri kanat, yok sivil kanat, yok kadınlar, yok ıvır zıvır… İşte kapalı kapılar ardında da adı değiştirilerek Amedspor için PKK’nın spor kanadı olduğu konuşuluyor. “PKK Spor”un maçlarında bölücü örgütün bebek katili lideri Abdullah Öcalan’ın posterleri açılıyor. Sarı- Kırmızı- Yeşil paçavralar sallanıyor. PKK lehine sloganlar atılıyor. Twitter hesaplarından bölücü propaganda yapılıyor.

Takımda oynayan futbolcularda bu işin bir parçası oluyor. Bir maç sonunda Amedspor'un bir futbolcusu Deniz Naki, Twitter hesabından yayınladığı mesajda, Cizre ve Sur'da devam eden sokağa çıkma yasaklarına göndermelerde bulunarak, "direnişte olanları selamladığını" söylüyor. Bu ülkede top oynuyor, bu ülkede ekmek yiyor, bu ülkede yaşıyor, ama bu ülkeye kafa tutanları, askerimizi, polisimizi, vatandaşımızı öldürenleri selamlıyor…

Sonra da bu takım Türkiye liglerinde sözüm ona futbol oynuyor. Bu konu normal şartlarda Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) konusudur. Ancak konu TFF’yi çoktan aşmıştır. Bana göre memleket meselesi olmuştur. Devletin bu kulüple ilgili ciddi tedbirler alması gerekmektedir. Bu tedbirler arasında kulübün siyasi faaliyetleri nedeniyle liglerden uzaklaştırılması da seçenekler arasında yer almalıdır

Aksi taktirde terör yavaş yavaş tribünlere spor sahalarına sıçramaya başlayacaktır.
Zaten her geçen gün kötüye giden ve boğazına kadar pisliğe bulaşmış Türk futbolunun, bir de bu şekilde terörün içinde yer alması olabilecek en kötü senaryodur. Futbol siyasetten bir an önce arınmalıdır. 

Ülkenin dört bir yanında, Amedspor’un gittiği her deplasmanda tribünlerin “ Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganıyla inlemesinden rahatsız olan ve kendilerine ırkçı saldırıya maruz kalmış mazlum gibi göstermeye çalışan, bu kulübün başında yer alan kişiler acilen futbolun dışına itilmeli ve gelecekte benzeri düşünceler içinde olan kulüplerin önüne geçilmelidir.