9 Temmuz 2007 Pazartesi

TFF’nin UEFA’dan ne eksiği var !

Fotospor Gazatesi'nde yayınlanan yazım:


Topu, ayak vuruşu ile karşı kaleye sokma kuralına dayanan ve on birer kişilik iki takım arasında oynanan top oyununu, ayak topu.” Türk Dil Kurumunun sözlüğünde futbol kelimesinin karşısında aynen böyle yazıyor. Bu sözü çok seviyorum. daha önce de bir yazımda aynen bunu kullanmıştım. Nitekim bu yazımda öneceki yazımdan alıntılarda yapacağım. Ne acıdır ki yavaş yavaş futbolun sadece oyun olduğunu, amacın sadece eğelenmek ve eğlendirmek olduğunu unutmaya başladık.

Savaşa Hayır” sloganlarının atıldığı Türkiye’de futbol oyunu, “soğuk savaşa” döndü. “Soğuk savaş” bu hızla giderse “Sıcak savaşa” dönecek. Herkes bunun farkında.. Nasıl ki Amerika tüm Dünya’ya rağmen ben savaşacağım diyor ve kimse buna engel olamıyorsa, Türkiye’de de futbol üzerinde dönen oyunlara kimse dur diyemiyor. “Sportif rekabet” mantığını bir kenara bırakan yöneticiler, spor ile alakası olmayan ve kendi rantları peşinde koşan insanların eksenine giriyor.

Her geçen sezon hızla artan futbol içindeki ve dışındaki şiddet, geçtiğimiz sezon tavan yaptı. Olaysız geçen maçlardan sonra gıpta ile konuşur ve bu durumdan övgüyle söz eder olduk!

Futbol sürekli kan kaybediyor. Nitelikli seyirci statlardan uzaklaşmaya başlarken, seyirci gelirleri her geçen gün daha da düşüyor. Sadece biz de değil tabi ki bu düşüş. Dünya’da, özellikle de Avrupa‘da seyirci sayısı hızla düşüyor. Tribünlerde yaşanan bu hızlı düşüş için Avrupa’nın önde gelen ülkeleri son 10 yıl içinde bir dizi tedbirler aldı.

Öncelikle statlardaki kaliteyi ve niteliği arttırdı. Yeni ve konforlu statlar inşa etti. Maç günleri, bu statlarda kadınlara, çocuklara ve de futbola uzak insanlara yönelik, futbol dışı etkinlikler düzenlemeye başladı. Bu da yetmedi promosyonlar yapmaya başladı. Aslına bakarsanız bir anda futbolun içine giren bahis de bu tedbirlerin bir parçası…

Yeni nesil, iletişim ve teknolojinin sınırlarının zorlandığı günümüz de futboldan iyiden iyiye uzaklaşmaya başladı. Gençlerin ilgisi, outdoor aktiviteleri başta olmak üzere, bireysellik, sanal gerçeklik ve teknolojik sporlara yöneldi. Bir de tabi spordan tamamen kopup kaybedilenler var.

Bu durum futbol dünyasını iyide iyiye tehdit etmeye başlayınca olaya UEFA’da el attı.

Çocuklar futbolu yeniden nasıl sever? Dünyadaki önemli futbol adamları işte bu kilit sorunun cevabını arıyor.
Grassroots, Futsal, Plaj Futbolu gibi birbirinden ilgin ve farklı çeşitli faaliyetler UEFA’ya üye ülkelerde boy göstermeye başladı. Bu projelerdeki asıl amaç, tribündeki seyircinin bu faaliyetlere yönelmesinden daha ziyade, yeni neslin futbol topuyla tanışması…

Bütün bu tedbirler neticesinde düşüş durduruldu ve gelirlerde de gözle görülür bir yükselme sağlandı. Ülkemizdeki statlarda doluluk oranı %35’lerde gezerken, İngiltere’de bu oran %94. Nitekim bu oranlar beraberinde güçlü bir ekonomiyi de getiriyor. Örnek vermek gerekirse Chelsea’nın günlük maç gelirleri 70 avronun üstünde bulunurken, bizim maç günü gelirleri en yüksek olan kulübümüz Fenerbahçe’nin geliri 10 avronun altında.

Türkiye Futbol Federasyonu ARPEG Koordinatörü Gündüz Tekin ONAY, ülkemizde bu tehlikeyi en önce fark eden isim. Geçmişi başarılarla dolu olan bu futbol adamı, geçmişindeki başarılarla övünüp bunların mirasını yemek yerine, gençlerin ve özellikle çocukların futbolu sevmesi için mesaisini harcıyor.
UEFA’nın yıllardır sistemli olrak geliştirdiği futbolu kurtarma projesinin Türkiye’deki mimarı olan Onay, TFF Başkanı Haluk Ulusoy’un da bu konu da tam desteğini alarak Türkiye’nin daha önce adını hiç duymadığı bir kavram ile tanıştırdı bizleri: Grassroots.

Profesyonel futbol içinde yer almayan her tür futbol oyunu bu kavramın içine giriyor. Yaş sınırı, cinsiyet ayrımı mali gereksinim; hiçbirine ihtiyacınız yok Grassroots içinde yer almanız için. Yani aslına bakarsanız halı sahada futbol oynarken, mahallenin çocukları ara sokakta maç yaparken farkında olmadan bu projenin parçası zaten. Ancak bu bir sistem ve eğitim içinde yapıldığında farkı ve faydası da ortaya çıkıyor.
Türk futbolunu kurtuluşu da Grassroots’dan geçiyor. Bu projenin içinde yer alan çocuklar, ille de iyi bir futbolcu olacak diye bir şey yok tabi ki. Edindikleri futbol kültürü ile iyi bir hakem, iyi bir yönetici, iyi bir yorumcu ya da en azından bilinçli bir seyirci oluyorlar.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. UEFA bunu Grassroots ile başardı. Türkiye’nin de başarmaması için hiçbir neden yok.