26 Haziran 2011 Pazar

Vah benim zavallı Medyam


Bizim medyamız gerek görüp yazmayacaktır. İçinde, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş geçmiyor çünkü… Milyon dolarlara sahip bir işadamı da yok çünkü bu haberde. Hatta tam aksine para değil sevginin ön planda olduğu amatör kelimesi var hemen başında.

Haber değeri büyük. Öyle böyle değil hem de. Bir Türk takımı tarih yazıyor. Ama ne sizin ne de benim ulusal medyamın bundan haberi yok maalesef. Şu anda Portekiz`in Braga şehrinde devam eden UEFA Avrupa Amatör Futbol Şampiyonası’nda bir Türk takımı var. 

Bu gece Sırbistan’la yapacakları maçı kazanırlarsa Finale çıkacaklar ve belki de Galatasaray`dan sonra futbol tarihimizde ikinci defa bir Türk Futbol takımı UEFA Kupası kazanarak Avrupa Şampiyonu olacak. Şampiyonanın adi UEFA Regions` Cup. UEFA web sitesinde detaylı bilgi bulabilirsiniz bu şampiyonayla ilgili. İlki 199’da yapılan amatörler Avrupa şampiyonası da diyebiliriz kısaca.

Diğer takımların kendi medya mensupları düzeni olarak turnuvayı takip edip ulusal medyalarında haber yaparken, Türk medyasının sıfır ilgisi eminim ki futbolcularımızı üzdüğü kadar moralini de bozuyordur.
Portekiz’de yaşayan futbol sevdalısı bir Türk genci var. Adı Gökhan Bozkurt.  O da olmasa buradakilerin hiç haberi olmayacak. Gökhan kjendince bir şeyler yapıp medyayı bu konuda uyandırmaya çalışıyor ama nafile. Medyamız derin bir kış uykusunda uyanmaya da niyeti yok. İşin kötüsü yıllardır yıpranan spor medyasında ayakta durmaya çalışan tek gerçek basın kuruluşu Anadolu Ajansı da bu konuda ulusal medyaya ayak uydurmuş durumda. Tek satır haber yok.

Amatör Futbol Avrupa Şampiyonası olması, kupayı kazanmaları halinde bu futbolcuların tarihimizde 2. defa UEFA Kupası kazanarak tarihe geçecekleri gerçekliğini değiştirmez.

Ankara Bölge Amatör Karması’nın tek bir beklentisi var o da ilgi ve alaka. Zaten amatör oyuncular. Maddi hiçbir kazançları yok.

Biraz da takımın mevcut durumu ile ilgili bilgi vereyim. Takımımız şu anda 4 puanla grubunda lider ve son maçını kazanırsa finale çıkacak. Ankara Bölge Amatör Karması, bu finallere 2 ön eleme grubu geçerek katılma hakki kazanan tek takım. Bir sene önce Konya`da ki Türkiye elemelerinde şampiyon olarak Türkiye’yi temsil etme hakki kazanmışlar. En alt torbadan kura çekimine girdikleri için 2 on eleme grubu oynamak zorunda kalmışlar. Hırvatistan da olan 1. on eleme turunda Galler İngiltere ve Hırvatistan’ı yenerek 1. olmuşlar. Böylece Slovenya`da olan 2. on eleme turuna gitme hakki kazanmışlar. Slovenya’da ki şampiyonada ise Israil, Makedonya ve Slovenya’yı yenerek, orda da 1. Olmuşlar. Böylece Portekizde ki finallere katılma hakki kazanmışlar.

Bir haftadır Portekiz’deler. İrlanda ile berabere kalıp, Rusya’yı 2-1 yendiler. Şimdi sırada Sırbistan var.
Türkiye’de ki amatör futbol ve sporun gelişmesi açısından parmağını kımıldatmayan yöneticilerimiz ve onlara çanak tutan medyamız, umarım bu kez yanlıştan döner ve Ankara Bölge Amatör Karması’na sahip çıkar.

17 Haziran 2011 Cuma

Kimse yok mu?


TFF Başkanlığı birçok bakanlıktan bile daha güçlü bir makam.  Her şeyden önce özerk. Ancak Başbakanın bu seçimlerle hiç ilgilenmeyeceğini düşünmek gerçekten saflık olur. 

5 Haziran tarihinde “Başbakana açık mektup” başlığı ile bu sütunlar aracılığıyla başbakanımıza açık bir mektup yazmış, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimleri ile ilgili olarak, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kalbinden geçenleri aktarmaya çalışmıştım. Bu mektupta iletmeye çalıştığımız “ Lütfen, ya çıkın işaret ettiğiniz kişiyi telaffuz edin, ya da ‘Beni bu işe karıştırmayın özerk futbol kendi başkanını kendi seçsin. Hatta benim hoşlanmadığım kişiler bile aday olabilir. Seçilen her kim olursa olsun arkalarındaki en büyük güvence benim’ deyin” mesajı adresini dolaylı olsa da buldu. 

Başbakan biz vatandaşlara ve gazetecilere açık seçik ifade etmese de, futbol camiasına gerekli işareti verdi. Kendisine en yakın bürokratlardan olan Mehmet Atalay çok istekli olduğu halde adaylığını bile açıklayamazken, ailenin damadı Göksel Gümüşdağ başkan adaylığından çekilerek, diğer aday Mehmet Ali Aydınlar’ın yanında başkanvekilliğini kabul etmek zorunda kaldı.  

Mehmet Ali Aydınlar, ''Türk futbolunun menfaatleri açısından Gümüşdağ feragat etti. Başka aday çıkacağını düşünmüyorum. Bu saatten sonra çıkan her aday ülke futboluna zarar verir'' diye konuştu. Bu apaçık bir şekilde başbakanın işaretini belli etti. 

Yazılarımı okuyanlar biliyor, ilginç ve renkli bir seçim olacağını dile getirmiş, tarihi bir kongre yaşanacağını belirtmiştim. Bu yaşanılanlarla zaten ilginç kısmı gerçekleşmeye başladı.

Bir de Aziz Yıldırım faktörü var elbette.  Yıldırım, Göksel Gümüşdağ’ı destekliyor gözükmesine rağmen, aslında asıl adayı Mehmet Ali Aydınlar’dı.  Aydınlar’a açık bir destek vermesi işine gelmezdi. Zaten futbolu domine ediyor diye eleştirilirken, bir de desteklediği adayın başkan olması ona zarar verirdi. Oysa şimdi yaşanılacak herhangi bir yönetim zaafında ya da Fenerbahçe’ye karşı yapılacak bir hakem hatasında çıkıp “Bakın ben demedim mi ?”  diyebilecek ve Fenerbahçe’de başkanlık için adı en çok geçen rakibini de bu şekilde yıpratabilecek. Yani bir taşla iki kuş.

Benim asıl hayrete düştüğüm ve kabul edemediğim şey ise, Aydınlar’ın “Başka aday çıkacağını düşünmüyorum. Bu saatten sonra çıkan her aday ülke futboluna zarar verir” sözleri. Tüm futbol camiasının, bu söz karşısında sessiz kalması, hatta kabullenmesi beni çok şaşırtıyor.

Koskoca Türk futbolu Süper Lig’deki birkaç kulübün adayına teslim oluyor. Bank Asya, 2.Lig,3.Lig ve taban birlikleri seslerini çıkarıp “gık” bile diyemiyorlar. İçlerinden bir aday çıkaramıyorlar.

Oysaki Türkiye Futbol Federasyonu Ana Statüsüne göre aşağıdaki şartları taşıyan her T.C vatandaşı aday olabiliyor. 

Madde 38 Başkan Adayları
1. Genel Kurulda Başkan adayı olmak isteyen kişi, ilgili Genel Kurul toplantısından en geç yedi
(7) gün önce TFF Genel Sekreterliği’ne yazılı olarak başvurmak zorundadır. Süresinde
başvuruda bulunan Başkan adayları Genel Kurul toplantısına altı (6) gün önceden başlamak
üzere TFF’nin resmi internet sitesinde (www.tff.org) ilan edilir.
2. Ayrıca başkan adayları, Genel Kurul toplantısında delegelerinin beşte birinin yazılı teklifini
de Genel Kurul Divan Kurulu’na sunmak zorundadır. Ancak her delegenin bir başkan adayı
gösterme hakkı vardır.
3. Başkanlığa aday olacak kişide aşağıdaki şartlar aranır:
a) 25 yaşını doldurmuş ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
b) Seçim tarihinden önceki beş yıl içerisinde, toplamda iki yıl hak mahrumiyeti cezası ile
cezalandırılmamış olmak,
c) Temerrüt halinde, kesinleşmiş vergi ve sosyal sigorta prim borcu bulunmamak,
d) Türk Ceza Kanunun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir
suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı
suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar,
Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına
fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık
suçlarından mahkum olmamak,
e) Yukarıda sayılan yüz kızartıcı suçlardan biriyle hüküm giymiş kişilerin cezaları
ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa bile Başkan olmaları mümkün değildir.
f) Bir TFF üyesinde başkanlık veya yönetim kurulu üyeliğinde bulunanların, seçimden önce
TFF Başkanı seçildikten sonra derhal o görevlerinden istifa edeceklerine dair yazılı bir
taahhütname vermeleri zorunludur.

BİR CESUR ADAY ARANIYOR…

Görüldüğü üzere isteyen herkes aday olabilir. Bunun için tek gereklilik 7 gün öncesinden TFF Genel Sekreterliği’ne dilekçe ile başvurmak. Ardından 6 gün boyunca ismi TFF’nin resmi sitesinde aday olarak yer alır. Aday Genel Kurula katılır. Ancak Genel Kurulda yarışabilmek için 302 delegenin 62 sinin imzasını alması gerekir. Aksi takdirde adaylığı düşmüş olur. 

Kısacası adaylık dilekçesi veren herkes, bir anlamda TFF Genel Kuruluna akredite olmuş olur.
Milyonlarca futbol takipçisi var.  Hiç kimse mevcut duruma tepki göstermeyecek mi?  Çıkıp bir kişi bile “adayım” deme cesaretini bulamayacak mı? Mehmet Ali Aydınlar’ın karşısına çıkacak kimse yok mu?
Bence olmalı. Hatta bu aday futbol camiasından olmak zorunda bile değil. Şimdi sıra o cesur adayda…

9 Haziran 2011 Perşembe

Mayın Eşeği


Teknolojinin henüz bu kadar gelişmediği, mayın tarayıcılarının olmadığı dönemlerde “Mayın Eşeği” adı verilen yöntemle aşılması gereken mayınlı arazide toprak taranır ve tehlike bertaraf edilirmiş. Güvenli yolu bulabilmek için mayın tarlasına çelimsiz, işe yaramayan bir eşek salınır, olacaklar izlenirmiş. Diğer teknik yöntemlerin olmaması ya da pahalıya çıkması halinde, yolu açacak şekilde araziye salınan bu eşek, güzergâhtaki mayınlara basarak patlatır ve amaca hizmet edermiş. Elbette bazı handikaplarda oluşmuyor değilmiş. Bunların ayakları insanlarınkinden küçük olduğu için mayına basma ihtimalleri daha azdır. Bazısı böyle pıt pıt yürüyüp gider bir halt da olmazmış. Peşinden gidenler de acı sonla baş başa kalırmış... Bu yöntem ülkemizde kaçakçılar tarafından hala kullanılan bir yöntemmiş.

Ancak gördük ki bu yöntem sadece kaçakçılar tarafından kullanılmıyor.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) özerk olduğu andan itibaren gerçekleşen tüm genel kurullarda bir şekilde bulundum. Kiminde gazeteci olarak, kiminde görevli olarak kiminde de gözlemci olarak. Doğal olarak öncesinde ve sonrasında yaşanılanları da çok iyi anımsıyorum. Eğer Haluk Ulusoy’un, Ayhan Bermek’e karşı kazandığı o sıra dışı genel kurulu tasnif dışı bırakırsak, bu defaki genel kurul diğerlerinden çok farklı ve renkli geçeceğe benziyor.

Bir kere öncelikle bu kez TFF Başkanlığı için yarış gölgede başladı. Mevcut Başkan Mahmut Özgener, Belçika maçını son şans olarak görüyordu. Galibiyette hemen ortaya çıkacaktı. Liglerin tescili ve kongre tarihi bile buna göre belirlendi. Ama sonuç ne İsa'ya ne de Musa'ya yaradı, beraberlik tüm projeleri ortada bıraktı.

Bu durumda B planı devreye girdi. Mahmut Özgener’in aday olmayacağını açıkladığı saatlerde Göksel Gümüşdağ aday olabileceğini konuşmaya başladı. Milli takımın kamp yaptığı otelde kulis üstüne kulis yaptı. Delegelerin peşinde koştu, bazı imalarda bulundu. Ancak TFF’ye yakın olanlar, futbol camiasının ve siyasetin içindekiler buna pek anlam veremedi. Hatta garipsedi. Çünkü Göksel Gümüşdağ aday olamazdı.

İsterseniz neden olamayacağını konuşalım. Adı perde arkasında ortaya çıkan bir isim Göksel Gümüşdağ. En büyük gerekçesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la arasındaki akrabalık ilişkisi. Kulislere göre ipleri Aziz Yıldırım'ın elinde. “Mahmut abi varsa ben yokum” diyerek, “İstemem yan cebime koy” tavrı sergiliyor. Kulislerdeki genel kanı: “Özgener bırakır. Göksel Gümüşdağ, Başbakanımızın direkt/endirekt katkısı olmazsa federasyon başkanı seçilemez” Hadi seçildi diyelim, “İşte AK Parti futbola da el attı! Oraya da kendi adamını yerleştirdi” eleştirilerinin önü açılmış olur. Başbakanımız durup dururken futbol ve oradan doğacak krizlerin baş adresi haline gelir. Ayrıca kimsenin hesaba katmadığı bir olay var. Bakın Başbakan'ın çalışma arkadaşlarına, bakanlarına ve bürokratlarına; Aralarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la akrabalık ilişkisi olan bir tek kişi yok. Yani bu anlamda Göksel Gümüşdağ'ın açıkçası pek şansı yok.

Kaldı ki Göksel Gümüşdağ, seçimler için İbrahim Akın'ı bile koz kullanıyor. Önce Beşiktaş’a, sonra Galatasaray'a mavi boncuk dağıttı. Görünen o ki böyle bir transfer de olamayacak. Sadece Fenerbahçe'ye güvenip, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor'la diğerlerini dışlayan tavır içine giren Gümüşdağ, zaten eksi puanı almış demektir.

Ayrıca ikinci adamı olduğu Kulüpler Birliği’nde, Beşiktaş ve Trabzon'dan ambargolu. Dernekte bile başarılı olamayan biri, koca bir bütçe ve TFF’yi nasıl yönetecek. Tabii burada Melih Gökçek faktörünü de hesaba katmak lazım. TFF Genel Kurulu’nda 302 üyeden 40-45'ine etkisi olduğu söylenen Gökçek’in, Mahmut Özgener, Aziz Yıldırım ve Gümüşdağ'la olan hesabı henüz kapanmadı.

Yani uzun lafın kısası Göksel Gümüşdağ olmayacak/olamayacak dedik ya yazıda, şu iddiada bulunsak yeridir; daha önce siyasi irade ile başkanlığı bırakmak zorunda kalan Haluk Ulusoy aday olsa seçilir, ama Göksel Gümüşdağ asla seçilemez.

Elbette Özgener ve çalışma arkadaşlarının C, D hatta E planları da hazır. Başından beri yazılarımda belirttiğim gibi Lutfi Arıboğan adaylık için bekliyor. Şimdi ise kulislerde yeni bir isim konuşulmaya başlandı: Mehmet Ali Aydınlar. Adı daha önce Fenerbahçe Başkanlığı için de geçen Aydınlar da Mahmut Özgener yönetimi içinde yer alan bir isim. En büyük hedeflerinden biri Fenerbahçe Başkanlığı. 

Şu ana kadar adaylığını deklare eden tek isim var o da Mehmet Atalay. O bile teknik direktörümden forma bekliyorum diyerek adaylığını resmileştirmiyor. Devlet memuru olması nedeniyle Başbakan’dan gelecek izni bekliyor

Lafın özü ilginç bir seçim olacak. Aday olanlar “aday değilim” diyor, adaylıkla ilgisi olmayanlar “adayım” diyor. Seçimlerle yakından uzaktan ilgisi olmayanlar aday gösteriliyor. Aday olmak isteyenler veto yiyor. Her şey Pazar günü yapılacak genel seçimlerden sonra netleşecek, tablo ortaya çıkacak.

prosentez@prosentez.com

5 Haziran 2011 Pazar

Başbakan'a açık mektup


Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), diğer bütün spor branşlarından ve hatta resmi kurumlardan farklı olarak kanunla belirlenmiş bir özerkliğe sahip.

Bu özerklik yapısı UEFA ve FIFA tarafından çizilmiş kurallarla belirlenmiş ve koruma altına alınmış durumda. Uluslararası futbol müsabakalarına katılabilmek, yani tanınmak için ön şart bu. Zaten ülke olarak çıkıp ben özerk değilim deme şansına sahip değilsiniz. Bu özerklik yapısı bir şekilde ihlal edilirse, geçmişte Yunanistan, Arnavutluk ve günümüzde de Bosna Hersek örnekleri ile sabit olduğu üzere üyeliğiniz askıya alınır.
Peki, Türk Futbolu gerçekten özerk mi? Ya da soruyu biraz daha yumuşatarak soralım; Türk Futbolu yeterince özerk mi?

Ocak 2008’de bin bir alavere dalavere ile deyimi yerinde ise “Bizans Oyunları” ile Haluk Ulusoy yönetimi, Başbakanımızın ismi de kullanılarak devrildi.  Türkiye Basketbol Federasyonu  Başkanlık seçimlerini kaybettikten sonra, burnunu Levent Bıçakçı zamanında TFF’ye sokan ve Haluk Ulusoy yönetiminde de profesyonel olarak maaşla görev yapan Genel Sekreter Lütfi Arıboğan, TFF’ye kayyum atandı. Ardın da başkanı seçecek delege yapısı adeta bir nakış gibi işlenerek değiştirildi.  İşin ilginci kayyum olarak atanan ve Truva olarak Haluk Ulusoy yönetiminde görev alan Lutfi Arıboğan kendi organize ettiği seçimlerden sonra, Başkanvekili olarak TFF Yönetimine girdi.

Hiç kimse gıkını çıkaramadı. Ne oluyoruz diyemedi. İtiraz edemedi. Seçimler usulsüzdü diyemedi. Mahkemeye veremedi. Basın yazmadı. Herkes üç maymunu oynadı. Kozlar kimin elindeyse onun sözü geçti. Bu süreci yaşayanlar ve takip edenler çok iyi biliyorlar.

Konumuz geçmiş değil, gelecek. 

Ben siyaseti seven, siyasetten anlayan ve hoşlanan biri değilim. Ancak iyi bir gözlemciyim.  A partisi, B partisi beni ilgilendirmez. Ben aldığım hizmete ve yapılanlara bakarım. Ön yargım yoktur.  Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, iktidarı dönemince hep demokrasi için mücadele etti. Orduların yönettiği hükümetlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Demokrasilerde, cumhuriyetlerde bu tür yaklaşımların yanlış olduğunu, Demokles’in kılıcı gibi hükümetlerin başında askerin düşüncelerinin olmaması gerektiğini, hür iradeye güvenilmesi gerektiğini anlattı. Mücadelesiyle de bu konuda epeyce yol aldı. Kimsenin başaramadığını başardı. Nitekim artık kimse darbeden ve askerlerin yönetimdeki etkisinden bahsedemez oldu. Doğrusu da buydu.

Ancak Sayın Başbakanımız,  demokrasi konusunda gösterdiği hassasiyeti maalesef TFF ‘de gösteremedi.
Her ne kadar ben inanmak istemesem de, bugün herkes TFF konusundaki nihai kararı Başbakanın verdiği konusunda hem fikir. O zaman neden adına özerk Türk Futbolu diyoruz? Sadece UEFA ve FIFA’dan korktuğumuz için mi? Kulüpler ve Türk Futbolunu oluşturan taban birlikleri kendi kararlarını vermekten aciz mi? 

TFF’nin eski yöneticisi Tahir Kıran’ın her platformda sürekli olarak dile getirdiği bir söylev var; “Güçlü bir TFF için, Başkanı Başbakan atamalı. O zaman kulüplere bağımlı bir başkan olmaz. Böylelikle Türk Futbolu için radikal çözümler üretir.” O zaman böyle olsun düzen. Gayet de iyi olur. Hiç olmazsa yöntem belli olur. Kimse özerk Türk Futbolu kandırmacası ile ortada dolaşmaz.

Yazdıklarım dikkate ne kadar alınır, mesaj yerine ulaşır mı bilmem! Ama ben bir medya mensubu, bir futbol paydaşı ve geçmişte TFF’ye hizmet etmiş bir futbol adamı olarak bunları dile getirme ihtiyacı duyuyorum. Bu amaçla Başbakanımıza açık bir mektup yazdım.

“Sayın Başbakanım
Türk Futbolunun geleceği sizin elinizde.  Futbol camiası sizin işaretinizi bekliyor.  Sizin ağzınızdan çıkacak her kelime önem teşekkül ediyor.
Siz, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve kaptanı Alex’i makamınızda kabul etmeniz sonrası ortaya çıkan dedikodulardan rahatsızlığınızı dile getirmiştiniz. Trabzon mitinginizde “ Bir dedikodudur gidiyor. Duydum ama inanmadım. Trabzonspor'la ilgili bir dedikodu. Güya Fenerbahçe'yi ben şampiyon yapmışım. Bazı gençleri sokaklarda yürütüyorlar. Onlar belli zaten.  Şu partilidir dememe gerek yok, siz anlarsınız. Bir karton asmışlar biz 'Fenerbahçeli başbakan istemeyiz' diye. Takım tutmak çocukluktan gelen bir şey. Benim evimde damadım Trabzonsporlu, eşim Beşiktaşlı. Şimdi ben eşimi mi boşayacağım? Böyle saçmalık olur mu?  Ben Rizeliyim. O kadar kudretliysem Rize niye Süper Lig'e çıkamadı. Kasımpaşa'da doğup büyüdüm ama Kasımpaşaspor ligden düştü. Hiç kimse benimle Trabzonspor'un arasına giremez. Ben Trabzon tesislerine 3 kez gittim ama Fenerbahçe’ye bir kez gitmiş değilim.” demiştiniz.
Bugün bu dedikodunun dukası TFF seçimleri için dolaşıyor. Siz İBB Başkanı akrabanız Göksel Gümüşdağ’ı işaret ediyormuşsunuz. Haluk Ulusoy’un seçime girmesini istemiyor muşsunuz. Mahmut Özgener’i tasfiye etmişsiniz. Mehmet Atalay’a ışık yakmamıışsınız.
Bunlardan hiçbiri doğru olmayabilir. Ama şu durumda TFF seçimleri sonucunda ne çıkarsa çıksın sizin yaptırdığınız düşünülecek. Bu sizi güçlü gösterebilir ama vicdanları da yaralayacaktır.
Lütfen, ya çıkın işaret ettiğiniz kişiyi telaffuz edin, ya da “Beni bu işe karıştırmayın özerk futbol kendi başkanını kendi seçsin. Hatta benim hoşlanmadığım kişiler bile aday olabilir. Seçilen her kim olursa olsun arkalarındaki en büyük güvence benim” deyin.
Özerk olarak adlandırdığımız Türkiye Futbol Federasyonu’nun ve Türk Futbolunun buna ihtiyacı var.
Böylelikle adaylar bir an önce ortaya çıksın, kafalardaki soru işaretleri ve korkular kalksın.
Sayın Başbakanım, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kalbinden geçenleri dikkate alacağınız umuyorum.
Saygılarımla.”

1 Haziran 2011 Çarşamba

Su hangi yönden akacak?


Ülkenin gündeminde seçim var. 

Politikacılar genel seçimlerle ilgili kampanyaları yürütedursunlar, futbol camiası da kendi seçimleri için kulislere başladı.

Her köşe başında bir dedikodudur gidiyor. Falanca aday, filanca çekilmiş, o bunu destekliyor, bu şunu destekliyor… O kadar hassas dengeler var ki! Kimse çıkıp ben adayım deme cesaretini gösteremiyor.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) henüz Genel Kurul tarihini ilan etmedi. Kanun, her ne kadar liglerin tescilinden sonra 45 gün içinde Genel Kurul gerçekleştirilir dese de, öyle görünüyor ki henüz ligleri tescil etmeyen TFF, 29 Haziran’da Genel Kurulu toplantıya çağıracak. 

Tarihinde ilk defa ibra edilmeyen, verdiği ve vermediği kararlarla skandallara yol açan, TFF’yi eş, dost, tanıdıklarıyla doldurup, çiftliğe çeviren mevcut yönetim için yolun sonu gözüktü gibi. Kulislerde konuşulduğu kadarıyla TFF Başkanı Mahmut Özgener koltuğu bırakmak istememesine rağmen aday olmayacak. 

Yakın çevresine “Bu hükümet yüzünden benim Basketbol Federasyonu Başkanlığım uçtu, bana futbolda verilen bu makamlar az bile” diyen, TFF Başkanvekili Lütfi Arıboğan da başkanlık için çok hevesli. Hatta bu konuda icazet alabilmek için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan ile sürekli temas halinde olduğu kulağımıza gelen dedikodular arasında.  

Türk futbolunu son3 yıldır domine eden Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise Başbakanın akrabalarından, Kulüpler Birliği’nde yardımcılığını yapan,  İBB Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın başkan olması için çabalıyor. Başbakanın yakın akrabalarına bugüne kadar devlet kurumlarında şans vermediği bilindiğinden, Gümüşdağ’ın  bu konuda ki şansı diğer rakipleri karşısında pek yok gözüküyor.

Kulislerde aday olması beklenen bir diğer isim de Murat Aksu.  Murat Aksu’nun daha önce TFF Yönetim Kurulu’nda görev alması, Beşiktaş camiası tarafından destekleniyor olması avantaj gibi gözükse de, kulüplerin bu konudaki yaklaşımının ne olacağı merak konusu. 

Bir de sürpriz bir adaydan bahsediliyor. Başbakanın uluslararası kuruluşlarda, uluslararası tecrübelere şans vermeyi sevmesi nedeniyle UEFA As Başkanı Şenes Erzik’e aday olması yönünde teklif götüreceği iddia ediliyor. Erzik’in ise başka bir aday çıkması durumunda böyle bir teklife sıcak bakmayacağı konuşulanlar arasında. Birbaşka sürpriz aday da TFF’nin mevcut yönetimi içinden başka bir ismi çıkarma fikri. Bu isim Mehmet Ali Aydınlar olabilir.

Ve Basın İlan Kurumu Genel Müdürü  Mehmet Atalay.. İsmi geçen adaylar arasında en kuvvetlisi. Başbakanın bugüne kadar hep bürokrat olarak görev verdiği yakın çalışma arkadaşı. Gençlik Spor Genel Müdürlüğü yapmış olması, spor konusundaki tecrübesi, basın ile ilişkileri onu oldukça öne çıkarıyor. Her ne kadar adaylığını henüz açıklamamış olsa da herkes ona artık başkan gözüyle bakıyor.

Kimin başkan olunacağı bilinemez. Ancak mevcut yönetim eğer koltuğunu koruyamazsa başı çok ağrıyacak. Muhtemel başkan adayları yönetimi ele geçirdiklerinde yapacakları ilk işin, Mahmut Özgener ve çalışma arkadaşlarının icraatlarını sorgulamak olacağı, kulislerde en çok konuşulan konulardan biri.  

Zaten bütün başkan adayları şimdiden TFF çalışanlarının listesini incelemeye almış durumda. Kim kimin adamı, kim ne iş yapar, gidecekler gelecekler hemen hemen şimdiden belli. 

Çok sevdiğim bir Kızılderili atasözü var.  “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine, <suyun akışı> karar verir.” TFF’deki durumda şimdi aynen böyle.