28 Kasım 2011 Pazartesi

Dedikodu ya doğruysa ?


Bas bas bağırıyoruz, çırpınıyoruz, haykırıyoruz.. Türk Futbolu elden gidiyor. Günden güne eriyor.  Yaşanılanlar, yapılanlar, işi her geçen gün daha da dönülmez noktaya taşıyor. 

Futbolsever sayısındaki düşüş,  futbola olan ilgi, güven, dibe vurmuş durumda. Futbolun içinde olanlar, bu spordan beslenenler, bu sporla yaşayanlar bindikleri dalı kesmekten geri durmuyorlar.
Medya anlaşılmaz bir şekilde olaylara seyirci kalmakta. Hatta birçok noktada, olayların bu şekilde cereyan etmesine çanak tutmakta.

Kim ne derse desin bu ülkede, futbolda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

7 ay önce büyük bir titizlikle çıkartıldığı iddia edilen, Avrupa’ya iftiharla sunulan ve Kamuoyu tarafından şike yasası diye bilinen yasa, bir çırpıda tüm partilerin uzlaşısıyla değiştiriliverdi. Her ne kadar BDP son anda geri çekilmiş olsa da, ilk başta bu yasa değişikliğine onlar da onay vermişlerdi.

Kimse aptal değil. Bir yasanın bu şekilde alelacele değiştirilmesi alıştığımız bir şey de değil. Bu ülkede yaşayan, bu işlerin gelişimini biraz takip eden veya kafası biraz çalışan herkes bunun neden yapıldığını biliyor. Zaten bu konuda yazma ve konuşma cesareti olan birkaç kişi bunu çeşitli organlarda açıkladılar. Bir düğmeye basıldı ve bu operasyon yapıldı.

Spor tarihimizin bu en büyük şike operasyonunda baş aktörlerden birinin Fenerbahçe olması yaşanılanların bu noktaya gelmesinde başlıca sebep.  Öyle ya da böyle birçok kulübün adı bu işe bulaşmış olsa da, söz konusu Fenerbahçe olunca akan sular duruyor. Devlet Büyüklerimiz, Siyasilerimiz, Hukukçularımız, Aydınlarımız, Muhaliflerimiz, mantıklarından, vicdanlarından önce kalplerine ve duygularına yenik düşüyorlar.

Yine hepimiz biliyoruz ki bu olayların içinde Fenerbahçe olmasa , ne yasa değişirdi ne de tutuklanan isimler için bugün konuşulan tahliye seçenekleri gündeme gelirdi. Adı geçen tüm kulüpler zaten çoktan bir alt ligi boylamıştı. Fenerbahçe’nin hatırına diğer kulüplerde şu an için korunuyor.

Ne Fenerbahçeliyim ne de hukukçu. Ama olayları rahatlıkla görebiliyor ve yorumlayabiliyorum.  Zaten artık Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum özellikten çıkarak,  tüm futbolseverleri yakından ilgilendiren bir duruma geldi.

Bu olaylar ilk patlak verdiğinde Fenerbahçe Başkan Vekili Nihat Özdemir çıkıp, “Başkanımızın ve tutuklanan diğer Yönetim Kurulu Üyelerimizin suçsuz olduklarına inanıyoruz. Ancak, kulübümüzün menfaatleri için mahkemece aklanana dek kulüpteki görevlerini askıya alıyoruz. Aklanırlarsa onlar birer Fenerbahçe kahramanıdır. “ dese ve Kulübü Olağanüstü Genel Kurula götürme yürekliliğini gösterseydi, bugün her şey daha farklı olurdu.

Fenerbahçe gerçekleriyle yüzleşmelidir. Bundan 4 yıl önce Türkiye Futbol Federasyonu’nun o zaman ki Yönetim Kurulu Üyesi, Fenerbahçe Altyapı Komitesi eski Başkanı Tahir Kıran’ın, kendi kulübü o gün söyledikleri, Fenerbahçeliler tarafından dikkate alınsa, belki bugün bu durumlara hiç gelinmeyecekti.  Ogün onu kulüpten ihraç edenler bugün kara kara kulüplerinin geleceğini düşünüyor.

Yine Fenerbahçe’nin içinden bir isim olan Cihan Oskay, vaktinde bugün yaşanılanlardan farklı ne söylemişti? Hemen hemen aynı şeylerin o zamanki versiyonlarını dile getirmemiş miydi? Fenerbahçeliler ne yaptı? Onu da aforoz etti!

Hukukçular bu durumu daha iyi yorumlayacaktır ancak Fenerbahçe’de bugün alınan bütün kararlar, atılan bütün imzalar hukuken geçersiz! Bunu da kimse irdelemiyor dile getirmiyor, konuşmuyor. Kimse açıp Fenerbahçe Tüzüğünü okumuyor. Fenerbahçe Tüzüğü’ne göre, her ne sebeple olursa olsun Başkan 3 ay görevinde bulunamadığı zaman, Fenerbahçe Olağanüstü Genel Kurula gitmek durumundadır. Düşünsenize Bugün Aziz Yıldırım hapiste değil de bitkisel hayata girmiş ve ne zaman ayılacağı bilinmez bir şekilde hastane de olabilirdi.  Ne olacaktı o durumda? Yine beklenecek miydi Mayıs ayına kadar?

Kimsenin yazmadığı ama kulaktan kulağa konuşulan bir konu var ki dudak uçuklatacak cinsten. Bu senaryoya her ne kadar inanmasam da son yaşanılan gelişmeler karşısında acaba demekten kendimi alamıyorum?

Ben bu tarz senaryolara itibar etmem. Siyasetten anlamadığım için de doğruluğunu bilemem, ama iş sporla birleşince soru işaretlerim artıyor.
Her yerde dillenmeye başlayan bu senaryoya göre;  Başbakanımız Alex ile birlikte Aziz Yıldırım’ı makamında ağırladığı gün, Aziz Yıldırım’dan bir Nato ihalesine girmemesini rica eder. Aziz Yıldırım ise ortaklarına bunu izah edemeyeceğini ve bu ihaleye girmesi gerektiğini söyler. Başbakan, beklemediği bu cevap karşısında  “Sen bilirsin” der.

Buraya kadar ki kısım bazı yayın organlarında yer aldığı için birçok kişi tarafından biliniyor. Söylenenlere göre asıl işin bundan sonraki kısmı çok ilginç.

Aziz Yıldırım bu görüşme sonrası çok sinirlenir. Telefonda Başbakan’ın bu talebini birilerine anlatır. Hatta sinirle Başbakan ve eşi için ağıza alınmayacak sinkaflı ifadeler kullanır. Bu konuşmalar Başbakanın önüne geldiğinde, o güne kadar şike soruşturmasını frenleyen Başbakan ne gerekiyorsa yapın talimatını verir.

Nitekim düğmeye basılır. Amaç; Aziz Yıldırım’ın sabıka almasını sağlamak, böylece hem haddini bildirmek hem de bundan sonra hiçbir Nato ihalesine katılmasına olanak tanımamaktır.

Ancak bir sorun vardır. Aziz Yıldırım’la birlikte Fenerbahçe ve diğer kulüpler de yanacaktır. Bunun için de Genel Seçimler ve TFF Başkanlık Seçimleri beklenir. TFF seçimlerine girmesine kesin olarak bakılan ve favori olarak görülen Mehmet Atalay son anda geri çekilir. Yerine Fenerbahçeli bir isim Mehmet Ali Aydınlar getirilir. Bu operasyonun birinci adımıdır.

Tutuklamalar sonrasında küme düşmeler gündeme geldiğinde, bu konuda baskı yapacak takımlarla ilgili tedbir alınması gerekiyordur. Bu amaçla UEFA ile yürütülen pazarlıklar sonrasında adı şike davasına bulaşmış olmasına rağmen Beşiktaş ve Trabzonspor Avrupa’ya gönderilir.  Olaylara tepkiyle ve hararetle yaklaşan Galatasaray’ı da susturmak gerekiyordur. Bu sebeple Galatasaray’ın da adı bir şekilde şikeye çekilir ve geçmişteki Denizlispor maçı gündeme taşınır. Zaten bu haberler gazetelere yansıdıktan itibaren Galatasaraylı hiçbir yönetici çıkıp bir daha şike lafını ağzına bile almamıştır. Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi sezon sonuna ertelenir. Bu zaman çerçevesinde olay sulandırılacak, küllenmesi sağlanacak, değişecek bir talimatla da puan cezasıyla yırtması sağlanacaktır. Senaryo mükemmel ilerlemektedir. Ta ki Fenerbahçe’nin olayı kabullenmek ve kapanması için mücadele edecek yerde UEFA ile savaş içine girmesine kadar. Fenerbahçe’nin CAS’a başvurması ve UEFA ile mahkemelik olması üzerine, UEFA Başkanı Platini olaya el koyar.

Bu senaryoya göre Fenerbahçe’nin artık kurtulması imkânsız. Çünkü UEFA olayı onur meselesi yapmış durumda. Ya Türk Futbolu ya Fenerbahçe seçeneği ile karşımıza gelecek.

TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın seçimini merakla bekliyorum?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder