1 Ekim 2011 Cumartesi

Sis yelpaze ile dağıtılmaz

Futbol benim için sadece bir oyun.  Oyunu izlerken aldığım keyif ve sonrasında arkadaşlarımla yaşadığım hararetli tartışmalar, bu oyunu benim için vazgeçilmez yapan nedenler. Kısacası her oyun gibi bir eğlence aracı. Eğer çevremdeki bir elin parmaklarını geçmeyecek insanları bir kenara ayıracak olursam, birçok kişi için futbol eğlenceli bir araç değil, tehlikeli bir amaç olmuş durumda.

Futbolsever diye tabir ettiğimiz ama aslında futbolu azcık olsun bile sevmeyen bu insanlar için, ne sahada oynanan futbolun, ne de ortaya çıkacak güzel görüntülerin kıymeti var. Varsa yoksa kendi tuttukları takımın galibiyeti ve iddiada oynadıkları kuponun önemi var.

Her ne kadar futbolun başındakiler, kulüp yöneticileri, devletimizin ileri gelenleri, pek tabi ki meslektaşlarım bu durumunda farkında da olsalar, bu gerçekleri ortaya koymak yerine, üç maymunu oynamayı tercih ediyorlar. Çünkü gerçekleri görmek, bunları aktarmak kimsenin çıkarına değil.

Elbette yarım milyar doları geçen bir miktarın döndüğü sektörde çok amatörce düşünmek, safiyene duygularla olaya yaklaşmak çok beklendik bir durum değil. Parayı veren şu an için düdüğü çalıyor. Digitürk yüzlerce milyon doları babasının hayrına vermiyor pek tabii. Kim ne derse desin şu anda Türk Futbolunu Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) değil, Digitürk yönetiyor.

Basiret de burada işte.  Başta TFF bu durumu kabullendi, sonra da kulüplerimiz. Kulüpler yılda alacağı 35 - 40 milyon dolar uğruna, ülke futbolunu satmayı göze aldılar.

TFF eline geçen Türk Futbolunu kurtarma şansını eliyle bir kenara itti ve günü kurtardı. TFF’nin çiçeği burnunda, Başbakan torpilli başkanı Mehmet Ali Aydınlar, Fenerbahçe’yi düşüren Başkan olmamak uğruna Türk Futbolunu ateşe atmaktan bir beis görmedi. Maalesef, amatör ruh profesyonel yönetim olmadıkça, profesyonel ruh ve amatör yönetimle buraya kadar gelinebilirdi.
Artık yavaş yavaş yok olmaya yüz tutan mahalle kültüründe bile, maç yapan çocuklar mızmız, hileci ve kendilerine zarar veren çocukları oyunları dışında tutarlar. “Top benim, ben yoksam oyun da yok“ mantığı ile hareket eden kulüplerimizin bulunduğu bir ortamda, mahallenin mızmız çocuğu ve ona bağlı çete gibi davranan kulüplerle Türk Futbolunun sonu pek hayırlı olmayacak gibi duruyor. 

Her geçen gün kan kaybeden tribünler bu sene dibi gördü gibi. Anadolu takımlarının 1TL ile 5 TL olan bilet fiyatlarına karşın tribünlerin boş kalması aslında Türk Futbolunun içinde bulunduğu durumun en büyük göstergesi. Digitürk’ün geçen sene çıkarttığı ve komik fiyatlardan sattığı Anadolu paketini acaba kaç kişi aldı?

Futbolun oyun olduğu gerçeği ile yüz yüze kalmadıkça bu sorunlar bitmeyecek. İnsanlara futbolu gerçekten sevdirmedikçe, hacim büyümeyecek, sponsorluklar artmayacak, tribünler dolmayacak ve amatör ruh canlanmayacak.

Bir de bahis sorunumuz var ki buna kimse gıkını bile çıkaramıyor. Çıkaramaz da. Çünkü herkes oradan besleniyor. Ortada bir ekonomi var ne de olsa. Şaibelerle dolu geçtiğimiz sezonun, son 6 maçında bahis şirketinin kasasında 90 milyon TL çıktığı iddia ediliyor. Varın gerisini siz düşünün. Yazdıklarım sektörün içindeki kimsenin hoşuna gitmiyor tabii. Benim yazdıklarımı kaleme almak, bindikleri dalı kesmek gibi geliyor onlara.

TFF için futbolun, sadece ve sadece Galatasaray, Fenerbahçe ve biraz da Beşiktaş’tan ibaret olması bu temel sorunların oluşmasına neden oluyor.  Bu üç güzide kulübümüz ne derse ve ne isterse o oluyor. Diğer kulüplerimiz tek başına piyon görevi görüyor. Eğer bir araya gelmeyi başarabilirlerse ancak o zaman bir büyük kulüp kadar olabiliyorlar. 

Şimdi ben savcının hazırlayacağı iddianameyi sabırsızlıkla bekliyorum. O iddianame ülke futbolunu ya kurtaracak ya batıracak. Aslında iddianame ne olursa olsun bu yönetimin adı geçen takımları düşürmeyeceği kesinleşmiş durumda. Tek bir beklentisi var zayıf bir iddianame ve kanun değişikliği. Fenerbahçe’yi kurtarmaktan başka mücadelesi olmayan Mehmet Ali  Aydınlar, iddianame sonrasında köşeye sıkışırsa, istifa edecek ama yine de o kararı vermeyecek.  

Bu nedenle şimdi gündemi sürekli değiştirme ve unutturma çabasında. Kadınlar ve çocuklarla ilgili alınan kararlarda bunun bir parçası elbet. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Japon atasözünde de dediği gibi “Sis yelpaze ile dağıtılmaz”

1 yorum:

  1. İyi de bu sisi nasıl dağıtacağız? Bunlar ne zaman elini çekecek Türk Futbolundan?

    YanıtlaSil