3 Ekim 2010 Pazar

Avrupa ile aramızdaki küçük fark !


Cumhuriyet Spor'da yayınlanan yazım:

Hiç şüphesiz İngiltere, futbol ekonomisinin en büyük ülkesi. 7 milyonu yetişkin ve 5 milyonu da okul çağındaki çocuklar olmak üzere, bünyesinde yaklaşık 12 milyon kayıtlı futbolcu barındıran bir ülkenin, bacasız sanayide bir numara olmasından daha doğal bir sonuç yok gibi. Bu futbolcuların top koşturduğu 37.500 tescilli kulübün dışında, 9 binin üzerinde sadece gençler için kulüp bulunuyor. Alt yapıyı anlatmaya sanırım 45 bin futbol sahasının varlığı yeterli olacaktır. Ülkede hemen hemen futbolla ilgilenmeyen hiçbir vatandaş yok gibi. 27 bin hakemin görev aldığı liglerde, 30 bin üzerinde antrenör,  431 bin gönüllü antrenör hizmet veriyor. Bu futbol ülkesinde 13 bin tane de bayan antrenör var. 32 bin okulda görev yapan beden eğitimi öğretmeni sayısı ise 17 bin.

Sporda başarıyı yakalamış diğer ülkelerde de durum İngiltere’dekinden çok farklı değil. Yalnızca Almanya’da lisanslı sporcu sayısı 24 milyon. Hem erkeklerde hem de bayanlarda 2 kez Dünya Şampiyonluğuna ulaşmış olan bu ülkede 5 milyon erkek, 1 milyonda bayan olmak üzere toplam 6 milyon futbolcu var.  Amatör kulüp sayısı 46 binin üzerinde

Nüfusu 10 milyonu geçmeyen Avusturya, Norveç, Danimarka, İsveç, Slovakya, İsviçre ve İrlanda Cumhuriyeti'nde bile bu toplamın 250 ila 500 bin arasında değişiyor.

Ve gelelim ülkemize…
Lisanslı toplam sporcu sayısı yedi yüz binlerde…
Ülkemizde halen 260 bin olan lisanslı futbolcuların 4 bin 409’unu profesyoneller oluştururken, amatör futbolcu sayısı da 222 bin 507.  Yani lisanslı erkek futbolcu sayısı ancak ikiyüzbinlerde…
İstanbul, 46 bin 674 ile lisanslı futbolcu sayısında lider, İzmir 15 bin 322 ile ikinci, Ankara da 14 bin 199 ile üçüncü sırada bulunuyor.
Lisanslı bayan futbolcu sayısı sadece beşyüzlerde…
Lisanslı bayan antrenör sayısı yoklarda…
Amatör kulüp sayısı 4 binlerde …
Toplam takım sayısı ise yalnızca 7 bin.

Türk gençliği, öğrencilerimiz, sporcularımız ve futbolcularımız bunları ne kişilik olarak, ne sağlık olarak, ne sporcu olarak, ne siyasi olarak ne de ekonomik olarak hak etmiyorlar.

Avrupa’daki bu tablo ile bizdeki tablo nasıl açıklanabilir, nasıl başarı beklenebilir?  Peki nasıl ulaşmış İngilizler bu devasa rakamlara? 

İşin sırrı aslında çim kökü anlamına gelen Grassroots kelimesinde saklı.

İngiltere Spor Bakanlığı kayıtlarına göre, İngiliz Parlamentosunda tam 430 oturumda Grassroots konusu konuşulmuş ve 450 bin kez Grassroots kelimesi kullanılmış.

10 yaş altı 110 bin çocuk, 2001 yılından bu yana 100 milyon puanda mal olan alanlarda futbola başlamış. 1990 yılında 60 tane olan bayan futbol takımı sayısı, 2006’da 3820’ye çıkarken her hafta eğitim alan ve oynayan bayan sayısı 1 milyon 600 bin kişiye ulaşmış.

Yasa yolu ile yalnızca 2002 yılında spora ayrılan bütçe tam 320 milyon pound.
Son iki yılda ise rakamlar coşmuş. Sadece Futbol Federasyonu’na iki yılda giden rakam 750 milyon pound üzerinde. İngiltere’nin 2006 yılında Grassroots içinde yer alan engelliler için ayırdığı bütçe ise tam 8 milyon pound.

Bu bütçeyi, sponsorlar, profesyonel kulüpler ve piyango, gibi kaynaklardan temin eden İngiltere Spor Bakanlığı bu paraların yeterli olmadığını düşünerek İngiltere Parlamentosu’nda,  spor payının 2 milyar pounda çıkarılmasını teklif etmiştir.

Rahmetli Gündüz Tekin Onay, Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük futbol antrenörlerinden biriydi. Fatih Terim başta olmak üzere, bugün Türk futbolunda görev alan birçok ünlü hocanın da antrenörlüğünü yaparak, kelimenin tam anlamıyla “Hocaların Hocası” unvanını hak etmişti. İşte Grassroots kelimesi ile ilk kez onun sayesinde tanıştı Türkiye.
Uzunca yıllar onun çok yakınında çalışma şansını elde etmiş biri olarak, bu ilginç kelimeyi ilk duyduğumda Grassroots’un ne olduğunu birinci ağızdan sordum ona. Rahmetlinin futboldan bahsederken gözlerinin içi gülerdi. Bana projenin genel hatlarını anlattıktan sonra, “Bu çok büyük bir proje. Bu proje Türkiye’ye birçok yıldız oyuncu kazandıracak. Hakem kazandıracak, antrenör kazandıracak. Hatta yönetici kazandıracak. Ve hepsinden önemlisi de hiçbir yeteneği bile katılan kişiyi çok iyi bir seyirci yapacak.” demişti.

Yakalandığı amansız hastalıkla cebelleşirken bile, ambulansla geldiği Beylerbeyi’ndeki kendi adını taşıyan tesislerde, ölümünden sadece birkaç gün önce sedyede Grassroots izlediğini görünce bu projenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.

Gündüz Hocanın ölümünün ardından bir de TFF yönetimi değişince, bu proje hem şeklini hem de ismini değiştirdi. Grassroots yerine HİF (Herkes İçin Futbol) kullanmaya başlayan TFF uygulamada da Graasroots’dan farklı hedefleri seçti. Başvuran herkese lisans veren ve sadece lisansiyer sayısını yükseltmeyi amaçlayan bu çalışma “3 yılda 1 milyon lisanslı futbolcu” hedefine ulaşmaktan çok uzak görünüyor. Bugüne kadar sadece 32 bine yakın HİF lisanslı futbolcu ve 10 bin amatör futbolcunun katılması ile yüzde 20 arttı. Artışın sadece yüzde 10’nu bayan futbolcuların oluşturması da ayrı bir üzüntü konusu.  

HIF projesinin bugünkü haliyle alt yapılarımızı geliştireceğine, gerçek anlamda lisanslı futbolcu sayısını arttıracağına ve Türk futboluna faydalı olacağına inanmıyorum. Eminim rahmetli Gündüz Tekin Onay’ın bugünkü tablo karşısında mezarında kemikleri sızlıyordur. Ülkemizin en çok takip edilen sporu olan futbolun daha geniş kesimlere yayılması ve kalitesinin daha yüksek seviyelere çıkartılmasını temel hedefi olması gereken Türkiye Futbol Federasyonu’nun, acilen “Çim Kökü”ne yani Graasroots projesine geri dönmesi gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder