Türk futbolunda tam 9, 5 yıl sonra ilk kez bir seçim
yapılacak. Futbolun kaderi belirlenecek.
Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF), iki adayın en son yarıştığı seçim, 19 Ocak 2006 yılında Haluk Ulusoy’un hükumet destekli Ayhan
Bermek’e karşı elde ettiği zaferin yaşandığı genel kurulda yapılmıştı.
Sonrasında Haluk Ulusoy yönetiminin çeşitli bahanelerle defalarca istifası
istenmiş, onlarca müfettiş ile soruşturulmalar yapılmış, hiçbirinden sonuç elde edilemeyince de, zamanın Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan içeriden -turuva atı gibi- kayyum olarak atanarak, sözde seçime
gidilmişti.
Bu seçimde adeta olağanüstü hal kuralları uygulanmış, tüm
delegeler tek tek aranarak, kimisi iddia alacakları, kimisi vergi soruşturma
tehditleri ile ikna edilmiş! ve Hasan Doğan darbe yaparcasına 2008 Avrupa
Şampiyonası öncesi koltuğa oturtulmuştu.
Haksız bir şekilde koltuğa gelen Hasan
Doğan da, Haluk Ulusoy ve arkadaşlarının başarısını yok sayarak, adeta tek başına sahiplendiği 2008 Avrupa Şampiyonası sonrası sözde kahraman olarak hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Ardından hep atama yaparcasına, işaret edilen isimler aday
oldu ve adayların karşısına rakip çıkmadı.
Önce Mahmut Özgener şike illetini
yaşattığı, skandallarla dolu bir döneme imza attı. Mahmut Özgener döneminde, TFF özerkliğinden
o güne kadar ilk kez ekonomik anlamda bütçesinde açık verdi.
Sonrasında göreve Mehmet Ali Aydınlar getirildi.
Kimse
karşısına çıkıp aday olamadığı için, (Hani benim ön ayak olmamla aralarında
şarkıcı, mimar, öğrenci gibi kişilerin bulunduğu ön adayları çıkardığım o meşhur
sözde seçimle) oturdu koltuğa.
Daha bir hafta geçemeden şike bombası elinde
patladı. Misyonu belliydi. Daha önce yöneticisi olduğu kulübü düşmekten
kurtarmak ve zirve mücadelesi içinde tutmak için bir dünya fırıldak çevirdi.
UEFA ile pazarlık yaptı. Ama gel gelelim kulübünü ikna edemeyince istifa etti.
Yerine bu kez işaret edilen isim Beşiktaş’ı ekonomik anlamda
batağa sürükleyen, kendi taraftarlarının “Yeter Yıldırım Demirören yeter”
tezahüratlarını bestelediği, ve kendisini “Tüpçü” diye adlandırdığı iş adamıydı.
Bu seçimlerin hiçbirinde bu atanan isimlerin karşısına bir
futbol adamı çıkıp gerekli imzayı toplayıp aday olamadı.
Yıllar sonra ilk kez bir seçimde gerçek anlamda iki ya da
daha fazla adayın yarışması söz konusu…
Ama gelin görün ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın eşinin tarafından damat olarak anılan , lakabı “Altın ….” bilinen Göksel
Gümüşdağ, kapalı kapılar ardında tekrar Yıldırım Demirören’in işaret edildiğini
iddia ediyor. Her platformda onun için çalışıyor. Üstü kapalı tehditlerle imzalar topluyor,
destek arıyor…
Açıkçası ben Cumhurbaşkanımızın bu kadar yoğun bir gündem
içinde, işi gücü bırakıp TFF seçimleri ile ilgileneceğine pek ihtimal
vermiyorum. Hatta kulağıma gelen dedikodulara göre Cumhurbaşkanımızın kardeşi
Mustafa Erdoğan da Göksel Gümüşdağ’dan nefret ediyormuş, futboldan elini
çekmesi için olanca gücü ile çalışıyormuş. Bunlar dedikodu! Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.
Zaten pek de adil olmayan rezil bir seçim sistemine sahip TFF’de,
dengesiz bir yarış söz konusu. Bu tür siyasi müdahalelerin, iftira ve karalama
kampanyalarının bu kez geri tepeceğini düşünüyorum. Çünkü adaylık için imza vermeye korkan bir çok delegenin,
sandıkta imza verdiği adaydan farklı bir adaya oy vereceğini biliyorum. Bunlara
bizzat şahidim.
Tabii Göksel Gümüşdağ daha önce başvurduğu kirli oyunlara
yine başvurursa durum değişebilir. Malum 2006 öncesi yapılan bir seçimde
akıllara ziyan bir yönteme başvurulmuştu. Bu yöntemin mimarı yine “Altın ….”’di.
Oy pusulaları sınırlı sayıda oy verme kabinlerine konulmuş, oyunu kullanan
delegeden sandığa atmadığı pusulayı göstermesi istenmişti. Bu pusulayı Göksel
Gümüşdağ’a göstermeyen delegeler türlü türlü yaptırımlarla karşı karşıya
kalmıştı. Ama bu kez bu tür bir yönteme cesaret edilebileceğini
sanmıyorum.
Asıl demokrasi bu seçimlerde yaşanacak. 297 delegeden 60 imza toplama başarısını
gösteren aday olarak yarışabilecek. Her delege sadece bir adaya oy verebiliyor.
İmza veren delegeler daha sonra adaylarını elbette değiştirebiliyorlar ama
diğer imzasının geçersiz olduğunu belirmeleri zorunlu.
Duygun Yarsuvat’ın neden aday olduğunu kimse anlayabilmiş
değil. Yıldırım Demirören’e imza vermek istemeyen ancak Haluk Ulusoy’a da imza
vermekten çekinen Galatasaray’ın bir staretejisi olduğunu iddia edenler var.
Ben Duygun Yarsuvat’ın yeterli imza sayısına ulaşabileceğine inanmıyorum.
Benim koordinatörlüğünü Ebru Aykaç'ın sunuculuğunu
Turan Sofuoğlu'nun teknik direktörlüğünü yaptığıFutbolstar'da, Erdal Alkış (arkada) programın yapımcılığını üstlenmişti. |
Birkaç kelime de adı sanını futbol kamuoyunun bilmediği
diğer adaydan bahsedeyim. Ön aday olarak sahneye çıkan Erdal Alkış daha önce
Star TV’de yayınlanan Futbolstar’ın yapımcılığını üstlenerek eline yüzüne
bulaştırmış bir kişi. Koordinatörlüğünü yaptığım bu yarışmada ben dahil bütün
çalışanlarının parasının üstüne oturmuş, yarışmacılara verdiği vaatlerin hiç
birini yerine getirmemiş, isim peşinde koşan, eski İçişleri Bakanı Abdüladir
Aksu’ya yakınlığıyla bilinen ve şimdi burada sırf mahkemelik olmamak için kullanmayacağım
bazı hoş olmayan sıfatlara layık bir kişilik. Kaile bile almaya değmez. Bırakın
60 imzayı, bir imza bile alamaz.
Yıldırım Demirören dışında aday olacak hiçbir aday, son
dakikaya kadar Yönetim Kurulu adaylarını açıklayamaz. Çünkü anında bu isimler
baskıya maruz kalır. Yaptırımlardan nasibini alır. Bu isimler ancak seçim gecesi
belli olur.
Umarım adil bir seçim olur.. Umarım bir sonraki seçim 10 yıl sonra olmaz. Umarım Türk futbolu kendine yakışan bir başkan seçer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder