14 Haziran 2015 Pazar

Bir sonraki seçim 10 yıl sonra olmasın!

Türk futbolunda tam 9, 5 yıl sonra ilk kez bir seçim yapılacak. Futbolun kaderi belirlenecek.

Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF),  iki adayın en son yarıştığı seçim, 19 Ocak 2006 yılında Haluk Ulusoy’un hükumet destekli Ayhan Bermek’e karşı elde ettiği zaferin yaşandığı genel kurulda yapılmıştı.

Sonrasında Haluk Ulusoy yönetiminin çeşitli bahanelerle defalarca istifası istenmiş, onlarca müfettiş ile soruşturulmalar yapılmış, hiçbirinden  sonuç elde edilemeyince de, zamanın Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan içeriden -turuva atı gibi- kayyum olarak atanarak, sözde seçime gidilmişti.

Bu seçimde adeta olağanüstü hal kuralları uygulanmış, tüm delegeler tek tek aranarak, kimisi iddia alacakları, kimisi vergi soruşturma tehditleri ile ikna edilmiş! ve Hasan Doğan darbe yaparcasına 2008 Avrupa Şampiyonası öncesi koltuğa oturtulmuştu. 

Haksız bir şekilde koltuğa gelen Hasan Doğan da, Haluk Ulusoy ve arkadaşlarının başarısını yok sayarak, adeta tek başına sahiplendiği 2008 Avrupa Şampiyonası sonrası sözde kahraman olarak hakkın rahmetine kavuşmuştu.

Ardından hep atama yaparcasına, işaret edilen isimler aday oldu ve adayların karşısına rakip çıkmadı. 

Önce Mahmut Özgener şike illetini yaşattığı, skandallarla dolu bir döneme imza attı. Mahmut Özgener döneminde, TFF özerkliğinden o güne kadar ilk kez ekonomik anlamda bütçesinde açık verdi.

Sonrasında göreve Mehmet Ali Aydınlar getirildi. 

Kimse karşısına çıkıp aday olamadığı için, (Hani benim ön ayak olmamla aralarında şarkıcı, mimar, öğrenci gibi kişilerin bulunduğu ön adayları çıkardığım o meşhur sözde seçimle) oturdu koltuğa. 

Daha bir hafta geçemeden şike bombası elinde patladı. Misyonu belliydi. Daha önce yöneticisi olduğu kulübü düşmekten kurtarmak ve zirve mücadelesi içinde tutmak için bir dünya fırıldak çevirdi. UEFA ile pazarlık yaptı. Ama gel gelelim kulübünü ikna edemeyince istifa etti.


Yerine bu kez işaret edilen isim Beşiktaş’ı ekonomik anlamda batağa sürükleyen, kendi taraftarlarının “Yeter Yıldırım Demirören yeter” tezahüratlarını bestelediği, ve kendisini “Tüpçü” diye adlandırdığı iş adamıydı.

Bu seçimlerin hiçbirinde bu atanan isimlerin karşısına bir futbol adamı çıkıp gerekli imzayı toplayıp aday olamadı.

Yıllar sonra ilk kez bir seçimde gerçek anlamda iki ya da daha fazla adayın yarışması söz konusu…

Ama gelin görün ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşinin tarafından damat olarak anılan , lakabı “Altın ….” bilinen Göksel Gümüşdağ, kapalı kapılar ardında tekrar Yıldırım Demirören’in işaret edildiğini iddia ediyor. Her platformda onun için çalışıyor.  Üstü kapalı tehditlerle imzalar topluyor, destek arıyor…

Açıkçası ben Cumhurbaşkanımızın bu kadar yoğun bir gündem içinde, işi gücü bırakıp TFF seçimleri ile ilgileneceğine pek ihtimal vermiyorum. Hatta kulağıma gelen dedikodulara göre Cumhurbaşkanımızın kardeşi Mustafa Erdoğan da Göksel Gümüşdağ’dan nefret ediyormuş, futboldan elini çekmesi için olanca gücü ile çalışıyormuş. Bunlar dedikodu! Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.

Zaten pek de adil olmayan rezil bir seçim sistemine sahip TFF’de, dengesiz bir yarış söz konusu. Bu tür siyasi müdahalelerin, iftira ve karalama kampanyalarının bu kez geri tepeceğini düşünüyorum. Çünkü adaylık için imza vermeye korkan bir çok delegenin, sandıkta imza verdiği adaydan farklı bir adaya oy vereceğini biliyorum. Bunlara bizzat şahidim.

Tabii Göksel Gümüşdağ daha önce başvurduğu kirli oyunlara yine başvurursa durum değişebilir. Malum 2006 öncesi yapılan bir seçimde akıllara ziyan bir yönteme başvurulmuştu. Bu yöntemin mimarı yine “Altın ….”’di. Oy pusulaları sınırlı sayıda oy verme kabinlerine konulmuş, oyunu kullanan delegeden sandığa atmadığı pusulayı göstermesi istenmişti. Bu pusulayı Göksel Gümüşdağ’a göstermeyen delegeler türlü türlü yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştı. Ama bu kez bu tür bir yönteme cesaret edilebileceğini sanmıyorum.

Asıl demokrasi bu seçimlerde yaşanacak.  297 delegeden 60 imza toplama başarısını gösteren aday olarak yarışabilecek. Her delege sadece bir adaya oy verebiliyor. İmza veren delegeler daha sonra adaylarını elbette değiştirebiliyorlar ama diğer imzasının geçersiz olduğunu belirmeleri zorunlu.

Duygun Yarsuvat’ın neden aday olduğunu kimse anlayabilmiş değil. Yıldırım Demirören’e imza vermek istemeyen ancak Haluk Ulusoy’a da imza vermekten çekinen Galatasaray’ın bir staretejisi olduğunu iddia edenler var. Ben Duygun Yarsuvat’ın yeterli imza sayısına ulaşabileceğine inanmıyorum.

Benim koordinatörlüğünü Ebru Aykaç'ın sunuculuğunu 
Turan Sofuoğlu'nun teknik direktörlüğünü yaptığı
 Futbolstar'da, Erdal Alkış (arkada) programın yapımcılığını üstlenmişti.
Birkaç kelime de adı sanını futbol kamuoyunun bilmediği diğer adaydan bahsedeyim. Ön aday olarak sahneye çıkan Erdal Alkış daha önce Star TV’de yayınlanan Futbolstar’ın yapımcılığını üstlenerek eline yüzüne bulaştırmış bir kişi. Koordinatörlüğünü yaptığım bu yarışmada ben dahil bütün çalışanlarının parasının üstüne oturmuş, yarışmacılara verdiği vaatlerin hiç birini yerine getirmemiş, isim peşinde koşan, eski İçişleri Bakanı Abdüladir Aksu’ya yakınlığıyla bilinen ve şimdi burada sırf mahkemelik olmamak için kullanmayacağım bazı hoş olmayan sıfatlara layık bir kişilik. Kaile bile almaya değmez. Bırakın 60 imzayı, bir imza bile alamaz.

Yıldırım Demirören dışında aday olacak hiçbir aday, son dakikaya kadar Yönetim Kurulu adaylarını açıklayamaz. Çünkü anında bu isimler baskıya maruz kalır. Yaptırımlardan nasibini alır. Bu isimler ancak seçim gecesi belli olur.

Umarım adil bir seçim olur.. Umarım bir sonraki seçim 10 yıl sonra olmaz. Umarım Türk futbolu kendine yakışan bir başkan seçer...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder