Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)’nin iyi idare
edilemediğini, itibarının yok olduğunu, marka değerinin ayaklar altında
olduğunu söyleyip duruyorum. Bunları yazarken laf olsun diye yazmıyorum ya da
işkembeden atmıyorum. Yazdığım her satırın, söylediğim her sözün arkasındayım.
Peki, Türk Futbolunun marka değeri, itibarı nasıl
belirlenir? Kriterler ne? Ne zaman iyi yönetildiğini iddia ederiz?
Lider Kalitesi
Bir kurumun itibarı öncelikle liderinden kaynaklanır. Lider
dediğimiz kişi o kurumdaki herkes tarafından benimsenmeli, kişisel itibarı da
en az temsil ettiği kurum kadar güçlü olmalıdır. Lafına, sözüne inanılmalıdır.
Geçmişi temiz olmalıdır. Yaptığı işte belli başarıları bulunmalıdır. Yani eğer
Türk futbolunda itibardan bahsedeceksek öncelikle bu saydığım kriterleri
taşıyan kaliteli bir liderimiz olmalıdır.
Yönetim Kalitesi
Lider yöneteceği kurumu tek başına yönetmez. Bir ekibi
vardır. Bu ekibin her bir bireyi aynı kalitede olmayabilir. Bazen bazı isimler
alanlarında uzman oldukları için yönetimlerde yer alırlar. Bu kişilerin eksik yanları, yönetim içindeki
diğer bireyler tarafından giderilir. Önemli olan yönetim kalitesidir. Eğer
verilen kararlarda kalite ve başarı varsa itibar konusunda bir adım daha
ileriye gittiniz demektir.
Ürün-Hizmet Kalitesi
Türk futbolunun yönetilmeyi bekleyen başlı başına ürünleri
vardır. Bu ürünlerde belli bir standartı ve kaliteyi yakalamalıdır ki toplam
kaliteye etkileri olsun. Aslında bunlar işin vizyonudur bir anlamda. Süper Lig,
1. Lig, Türkiye Kupası, Milli Takım, MHK her biri Türk Futbolunun ürünleri ve
hizmetleridir. Ürün defolu hizmet eksikse itibardan ve marka değerinden
bahsetmek pek mümkün olmaz.
Finans
Elbette olmazsa olmazlardan biri de paradır. Para yoksa
kalite düşer. Kalite yoksa itibar da yok demektir. Eğer siz gelirleriniz doğru
yönetemezseniz, yakın gelecekte o gelirleri de kaybetmeye başlarsınız. Futbolda para yönetimi de tecrübe ve itibar
işidir. Kendi itibarınız ve tecrübeniz yoksa kurumun itibarından söz etmek
biraz hayal olur.
Çalışan Kalitesi
İtibarlı kurumlarda çalışanların kalitesi de çok önemlidir.
Eş, dost, ahbap yerine o işi bilen tecrübe ve eğitim sahibi kişiler
çalıştırılırsa işler yürür. Başarı gelir. İtibar oluşur. Marka değeri tavan
yapar.
Ve en önemlisi futbol bir keyif işidir. Oyundur. Bu bilinç
futbolsevere aşılanmalıdır. Yani Türk Futbolunu yönetenler sosyal sorumluluk
sahibi olması gereken insanlardır. Birinci vazifeleri futbolu sevdirmek,
futbolseveri mutlu etmek ve onları futbolun içine sokmaktır. Herkes futbol
oynamaya başlar ya da futbolun bir paydaşı olmayı başarabilirse hedefe
ulaşılmış olur. Zaten hedefe ulaşmış bir kurumda itibar sahibidir.
Şimdi bu satırları okuyanlardan ellerini vicdanlarına
koyarak yanıt vermesini bekliyorum. Son 4 yıldır yukarıda saydığım kriterlerin
kaçı Türk Futbolunda mevcut. İtibar ve
kalite bu satırlarda gizli bakalım bulabilecek misiniz?
FUTBOLU BİZ Mİ KURTARACAĞIZ?
İşte bu itibar ve kalite ortamında haftada bir toplanarak
Türk futbolu üzerine konuştuğumuz çekirdek bir gurubumuz var. İçinde spor
yazarlarının, yorumcuların, muhabirlerin, spor hukukçularının bulunduğu bu
gurup, köşe başlarını tutmuş örümcek kafalara inat, Türk Futbolunu konuşuyor,
fikirleri tartışıyor kısacası beyin fırtınası yapıyor. Her geçen günde aramıza
yeni isimler katılıyor. Çok ilginçtir bu kadar spor adamının içinde olduğu bu
gurubu, futbolun çok dışından Kerim Ayanoğlu isminde gencecik bir arkadaş bir
araya getirdi. Bu platformda herkes özgürce düşüncelerini dile getiriyor.
Fikirler masaya yatırılıyor, olgunlaştırılıyor. Hepimizin mesleklerine katkı
haline gelecek formlara dönüştürülüyor. Benim yazılarım için de buradan iyi
malzeme çıkıyor. Zaten son zamanlarda futbolla ilgili yaptığım tek aktivite de
bu olsa gerek.
Yazdığım yazılardan ciddi şekilde rahatsız olan bir kitle
var. Muhalif tarzım, tarafsız durma gayretim ve en önemlisi objektif yansımam
bazılarını mutlu etmiyor. Bunlar arasında meslektaşlarım da önemli bir yer
tutuyor. Çünkü birçok gazeteci arkadaşımın çalıştıkları kurumlarda, gerek
patron baskısından gerek siyasi baskıdan ve de gerekse Türk Futbolunu yöneten
isimlerin kendilerine yakın olmasından dolayı, olanı biteni tüm çıplaklığıyla
dile getirmeleri mümkün olmuyor. Doğal olarak bu isimler, gerçekleri dile
getirenlere de sıcak bakmıyorlar. Çünkü o zaman kendi eksiklikleri ortaya
çıkıyor.
İster birilerinin hoşuna gitsin ya da gitmesin, ben
düşüncelerimi yazmaktan geri durmayacağım.
Her platformda bunları dile getireceğim.
Futbol Adamı diye tanımlayabileceğimiz bazı isimler de bana
“Türk Futbolunu sen mi kurtaracaksın?” diye soruyorlar. Elbette futbolu ben kurtaracak
değilim ama kurtaracak bir ekip olursa da seve seve o ekibin içinde yer
alacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder