26 Haziran 2014 Perşembe

Ahlaksızlar türemiş

Ülkemizde son günlerde genel olarak olumsuz bir hava hakim.

Siyaset zaten yıllardır gergin koptu kopacak, spor amacından uzaklaşmış bitmiş durumda, sanat sanatlıktan çıkmış, ekonomi yerlerde…

Elbette vatandaş olarak bunların yansımalarını en fazla biz benliklerimizde hissediyoruz.
Öyle ki olaylara her zaman iyi yanından bakmayı kendine destur edinmiş biri olarak son günlerde çevremdeki her şey beni rahatsız eder oldu. İnsanların her türlü davranışı bana batmaya başladı. Sonra farklı bir gözle etrafıma bakıp gözlemledim ve şu kanaate vardım; Bizim en temel sorunumuz saygı ve ahlak kavramları.

“Eğitim şart!” Bir dönem bu söz çok popülerdi. Elbette ki cehaletin olduğu bir toplumda başarı ve medeniyet beklenemez. Ben de Türkiye’nin temel sorunun cehalet olduğunu düşünüyordum. Ancak biraz daha ayrıntılı düşününce aslında işin aslının öyle olmadığını anladım. Her şey eğitimde biter sanıyordum, ama Türkiye’deki mesele eğitim meselesi değil. Sorun Türk insanın fabrika ayarlarında… Genlerden gelen bir takım arızalar var. Atalarımızın bize miras bıraktığı. Ama hepsinden önemlisi bizim ciddi bir saygı ve beraberinde de ahlak sorunumuz var.

Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygumuz yok. Biz mutluysak, bizim için her şey yolundaysa gerisinin hiç de önemi yok. Zaten bu davranış biçimimizi özetleyen atasözlerimiz bile mevcut: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”

Benciliz ve saygısızız… Biz sanıldığı kadar cahil bir toplum değiliz aslına bakarsanız. Eğitim seviyemizin düşük olduğuna da katılmıyorum. Yani Aziz Nesin’in dediği gibi bu ülkenin %60 salaklardan oluşmuyor belki, ama % 70’nin ahlak ve erdem ile ilgili ciddi bir problemi var.
Küçük bir örnek vermek gerekirse; ehliyeti olan bir sürücü kırmızı ışıkta durması gerektiğini, aksi taktirde bir kaza olabileceğini biliyor, ama önceliğin her zaman kendi olmasını istediğinden ve kendinin daha önemli olduğunu düşündüğünden ışıkta durmuyor!

Türkiye'nin en büyük sorunu “Saygı”. Saygısız bir milletiz biz. Çünkü saygı kelimesini bilmiyoruz. O kadar benciliz ki kimseye hatta kendimize bile saygı duymuyoruz.
Her ne kadar saygı, zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı kullanılsa da, bunlar birer davranışken saygı bir tutumdur.

Trafikte, bilet kuyruğunda, yaya geçidinde… Kimsenin kimseye saygısı yok bu ülkede.
Trafikte seyrederken hemen yanındaki araçta babası, kardeşi, amcası, emmioğlu, vb. olsa, haşırt diye önüne direksiyon kırmayacak. Sollarken değil, sollamadan çok önce işaret verecek. Tampona 10 cm kalana kadar yaklaşıp uzun farlarını yakmayacak. Yaya geçidinden geçen kişi annesi ya da eşi olsa zırt diye geçmeyecek.

Sadece trafikte gösterdiğimiz üçüncü şahısa saygı bile, trafik kazalarının çoğunu engelleyecek.

Aslında saygı her şeyin çözümü… Çok basit değil mi sadece SAYGI…

Saygı ile ahlak kardeşler. Eğer ailenden gerekli ahlakı aldıysan çalmazsın, sövmezsin, incitmezsin…

Ülkede bulunduğu mevkiye kendi çabasıyla gelenlerin sayısı bir elin parmaklarından daha az. Kendi çabası ile gelmediği yerde kendi çabasıyla duramıyor pek tabiki o mevki sahibi… Hal böyle olunca da tutunmak için her türlü ahlaksızlık türüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder