1 Mart 2014 Cumartesi

Partinizi alın başınıza çalın!

Önümüzde yerel seçimler var. Sokaklarda bir bayrak curcunası, bir gürültü kirliliği almış başını gidiyor. Sanki oy verenler bayraklardan etkilenip, ya da müzikten mest olup, vereceği oyu belirleyecek. Aranızda oyunu bu şekilde değiştiren biri varsa bu yazıyı zaten hiç okumasın.

Siyaseti oldum olası sevmiyorum. Anlamıyorum da zaten! Hoş anlamak istediğimde de mantığım almıyor. Bu konuda özürlüyüm. Akıl yoksunuyum.

Sahi siyasette akıl, mantık var mı? Hani eskiden derlerdi ya “askere girdiğinde mantığı dışarıda bırak” diye! Siyasette böyle bir şey mi?

Siyasette tek yapabileceğim şey yerel yöneticilik olurdu sanırım? Aslında onda bile şüpheliyim ama galiba siyasetin biraz daha bağımsız hareket edilebilen yeri yerel yönetimler gibi gözüküyor!

Diyelim ki milletvekili olmaya karar verdiniz? Çok iyi bir eğitiminiz, diplomalarınız,
projeleriniz var. Çevrenizde sevilen sayılan birisiniz. Ama hiçbir siyasi partiye üye değilsiniz. Hiçbir siyasi çalışma yapmamışsınız. Olabiliyor musunuz? Kesinlikle hayır! Sizin bu vatana verebileceğiniz hizmetler, bilgi birikim, tecrübe… Hiç birinin önemi yok. Önemli olan A Partisi, B Partisi biraz da C Partisi… Yaşadığınız lokasyona göre diğer birkaç parti…

Hadi diyelim bir partiye daha yakın hissettiniz kendinizi. Gittiniz üye oldunuz. Ruhunuzu o partinin düşüncelerine satmadıkça kabul görmüyorsunuz. İnanmadığınız doğru bulmadığınız düşünceler dahi olsa itiraz edemiyorsunuz. Koşulsuz kabul etmek zorundasınız.  Parti lideri ne derse ona tabiisiniz. Sizi aday gösterecek olan bir elin parmakları kadar kişinin düşünceleri sizin ve size oy verecek olan insanların düşüncelerinden daha değerli. Hadi diyelim ki o bir elin parmakları kadar kişi sizi es kaza seçti. Parti lideri onay vermezse yine milletin vekili adayı olamıyorsunuz.

Yani aslında siz meclise millettin vekili olarak girmiyorsunuz. Partinin vekili olarak giriyorsunuz.

Yerel seçimlerde de durum pek farklı değil!

Bugün dünyanın en eğitimli, en donanımlı kişisi çıksa ortaya muhteşem yapılabilir projeler koysa, bu kişi dürüstlüğü ile nam salmış olsa eğer o bölgenin seçmenlerinin “tuttuğu parti”den değilse kazanma şansı sıfırdır. Hatta bu kişi ülkenin en güçlü partilerden birinden dahi aday olsa o bölgede diğer parti güçlü işe asla oy alamaz. Çünkü yapacakları, projeleri, katkıları ilgilendirmez. O karşı partilidir.  O zamanda ideoloji devreye girer. Benim gibi düşünmüyorsa yapacağının bir kıymeti yok. Az olsun bizimkilerden olsun! Bu mantık vardır.
Ben böyle siyasetin neresini seveyim? Varsın benden uzak dursun!

Benim için hiçbir partinin zerre kadar önemi yok. Tek bakacağım şey benim yaşam standartıma yaşantıma katacağı pozitif değerler. Çocuklarımın geleceğine yapılacak yatırımlar. Ülkemin gelişimine dair üretilecek projeler. Beni yönetecek vasıfa sahip olup olmadığı. Sıkıntım olduğunda ulaşıp ulaşamayacağım.

Biliyorum bencilce. Ama herkes yaşam standartı için aynı hassasiyeti gösterirse zaten seviye ister istemez yükselir. Herkes şu an yaşadığından daha rahat ve huzurlu yaşar.


Uzun sözün kısası siyasetin canı cehenneme …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder