Bas bas bağırıyoruz, çırpınıyoruz, haykırıyoruz.. Türk
Futbolu elden gidiyor. Günden güne eriyor.
Yaşanılanlar, yapılanlar, işi her geçen gün daha da dönülmez noktaya
taşıyor.
Futbolsever sayısındaki düşüş, futbola olan ilgi, güven, dibe vurmuş
durumda. Futbolun içinde olanlar, bu spordan beslenenler, bu sporla yaşayanlar
bindikleri dalı kesmekten geri durmuyorlar.
Medya anlaşılmaz bir şekilde olaylara seyirci kalmakta.
Hatta birçok noktada, olayların bu şekilde cereyan etmesine çanak tutmakta.
Kim ne derse desin bu ülkede, futbolda artık hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak.
7 ay önce büyük bir titizlikle çıkartıldığı iddia edilen,
Avrupa’ya iftiharla sunulan ve Kamuoyu tarafından şike yasası diye bilinen
yasa, bir çırpıda tüm partilerin uzlaşısıyla değiştiriliverdi. Her ne kadar BDP
son anda geri çekilmiş olsa da, ilk başta bu yasa değişikliğine onlar da onay
vermişlerdi.
Kimse aptal değil. Bir yasanın bu şekilde alelacele
değiştirilmesi alıştığımız bir şey de değil. Bu ülkede yaşayan, bu işlerin
gelişimini biraz takip eden veya kafası biraz çalışan herkes bunun neden
yapıldığını biliyor. Zaten bu konuda yazma ve konuşma cesareti olan birkaç kişi
bunu çeşitli organlarda açıkladılar. Bir düğmeye basıldı ve bu operasyon
yapıldı.
Spor tarihimizin bu en büyük şike operasyonunda baş
aktörlerden birinin Fenerbahçe olması yaşanılanların bu noktaya gelmesinde
başlıca sebep. Öyle ya da böyle birçok
kulübün adı bu işe bulaşmış olsa da, söz konusu Fenerbahçe olunca akan sular
duruyor. Devlet Büyüklerimiz, Siyasilerimiz, Hukukçularımız, Aydınlarımız, Muhaliflerimiz,
mantıklarından, vicdanlarından önce kalplerine ve duygularına yenik düşüyorlar.
Yine hepimiz biliyoruz ki bu olayların içinde Fenerbahçe
olmasa , ne yasa değişirdi ne de tutuklanan isimler için bugün konuşulan
tahliye seçenekleri gündeme gelirdi. Adı geçen tüm kulüpler zaten çoktan bir
alt ligi boylamıştı. Fenerbahçe’nin hatırına diğer kulüplerde şu an için
korunuyor.
Ne Fenerbahçeliyim ne de hukukçu. Ama olayları rahatlıkla
görebiliyor ve yorumlayabiliyorum. Zaten
artık Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum özellikten çıkarak, tüm futbolseverleri yakından ilgilendiren bir
duruma geldi.
Bu olaylar ilk patlak verdiğinde Fenerbahçe Başkan Vekili
Nihat Özdemir çıkıp, “Başkanımızın ve tutuklanan diğer Yönetim
Kurulu Üyelerimizin suçsuz olduklarına inanıyoruz. Ancak, kulübümüzün
menfaatleri için mahkemece aklanana dek kulüpteki görevlerini askıya alıyoruz.
Aklanırlarsa onlar birer Fenerbahçe kahramanıdır. “ dese ve Kulübü
Olağanüstü Genel Kurula götürme yürekliliğini gösterseydi, bugün her şey daha
farklı olurdu.
Fenerbahçe gerçekleriyle yüzleşmelidir. Bundan 4 yıl önce
Türkiye Futbol Federasyonu’nun o zaman ki Yönetim Kurulu Üyesi, Fenerbahçe
Altyapı Komitesi eski Başkanı Tahir
Kıran’ın, kendi kulübü o gün söyledikleri, Fenerbahçeliler tarafından
dikkate alınsa, belki bugün bu durumlara hiç gelinmeyecekti. Ogün onu kulüpten ihraç edenler bugün kara
kara kulüplerinin geleceğini düşünüyor.
Yine Fenerbahçe’nin içinden bir isim olan Cihan Oskay, vaktinde bugün
yaşanılanlardan farklı ne söylemişti? Hemen hemen aynı şeylerin o zamanki
versiyonlarını dile getirmemiş miydi? Fenerbahçeliler ne yaptı? Onu da aforoz
etti!
Hukukçular bu durumu daha iyi yorumlayacaktır ancak Fenerbahçe’de
bugün alınan bütün kararlar, atılan bütün imzalar hukuken geçersiz! Bunu da
kimse irdelemiyor dile getirmiyor, konuşmuyor. Kimse açıp Fenerbahçe Tüzüğünü okumuyor.
Fenerbahçe Tüzüğü’ne göre, her ne sebeple olursa olsun Başkan 3 ay görevinde bulunamadığı
zaman, Fenerbahçe Olağanüstü Genel Kurula gitmek durumundadır. Düşünsenize
Bugün Aziz Yıldırım hapiste değil de bitkisel hayata girmiş ve ne zaman
ayılacağı bilinmez bir şekilde hastane de olabilirdi. Ne olacaktı o durumda? Yine beklenecek miydi
Mayıs ayına kadar?
Kimsenin yazmadığı
ama kulaktan kulağa konuşulan bir konu var ki dudak uçuklatacak cinsten. Bu
senaryoya her ne kadar inanmasam da son yaşanılan gelişmeler karşısında acaba
demekten kendimi alamıyorum?
Ben bu tarz senaryolara itibar etmem. Siyasetten anlamadığım
için de doğruluğunu bilemem, ama iş sporla birleşince soru işaretlerim artıyor.
Her yerde dillenmeye başlayan bu senaryoya göre; Başbakanımız Alex ile birlikte Aziz
Yıldırım’ı makamında ağırladığı gün, Aziz Yıldırım’dan bir Nato ihalesine
girmemesini rica eder. Aziz Yıldırım ise ortaklarına bunu izah edemeyeceğini ve
bu ihaleye girmesi gerektiğini söyler. Başbakan, beklemediği bu cevap
karşısında “Sen bilirsin” der.
Buraya kadar ki kısım bazı yayın organlarında yer aldığı için
birçok kişi tarafından biliniyor. Söylenenlere göre asıl işin bundan sonraki
kısmı çok ilginç.
Aziz Yıldırım bu görüşme sonrası çok sinirlenir. Telefonda
Başbakan’ın bu talebini birilerine anlatır. Hatta sinirle Başbakan ve eşi için ağıza
alınmayacak sinkaflı ifadeler kullanır. Bu konuşmalar Başbakanın önüne
geldiğinde, o güne kadar şike soruşturmasını frenleyen Başbakan ne gerekiyorsa
yapın talimatını verir.
Nitekim düğmeye basılır. Amaç; Aziz Yıldırım’ın sabıka
almasını sağlamak, böylece hem haddini bildirmek hem de bundan sonra hiçbir
Nato ihalesine katılmasına olanak tanımamaktır.
Ancak bir sorun vardır. Aziz Yıldırım’la birlikte Fenerbahçe
ve diğer kulüpler de yanacaktır. Bunun için de Genel Seçimler ve TFF Başkanlık Seçimleri
beklenir. TFF seçimlerine girmesine kesin olarak bakılan ve favori olarak
görülen Mehmet Atalay son anda geri çekilir. Yerine Fenerbahçeli bir isim
Mehmet Ali Aydınlar getirilir. Bu operasyonun birinci adımıdır.
Tutuklamalar sonrasında küme düşmeler gündeme geldiğinde, bu
konuda baskı yapacak takımlarla ilgili tedbir alınması gerekiyordur. Bu amaçla
UEFA ile yürütülen pazarlıklar sonrasında adı şike davasına bulaşmış olmasına
rağmen Beşiktaş ve Trabzonspor Avrupa’ya gönderilir. Olaylara tepkiyle ve hararetle yaklaşan
Galatasaray’ı da susturmak gerekiyordur. Bu sebeple Galatasaray’ın da adı bir
şekilde şikeye çekilir ve geçmişteki Denizlispor maçı gündeme taşınır. Zaten bu
haberler gazetelere yansıdıktan itibaren Galatasaraylı hiçbir yönetici çıkıp
bir daha şike lafını ağzına bile almamıştır. Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi sezon
sonuna ertelenir. Bu zaman çerçevesinde olay sulandırılacak, küllenmesi
sağlanacak, değişecek bir talimatla da puan cezasıyla yırtması sağlanacaktır.
Senaryo mükemmel ilerlemektedir. Ta ki Fenerbahçe’nin olayı kabullenmek ve
kapanması için mücadele edecek yerde UEFA ile savaş içine girmesine kadar.
Fenerbahçe’nin CAS’a başvurması ve UEFA ile mahkemelik olması üzerine, UEFA
Başkanı Platini olaya el koyar.
Bu senaryoya göre Fenerbahçe’nin artık kurtulması imkânsız.
Çünkü UEFA olayı onur meselesi yapmış durumda. Ya Türk Futbolu ya Fenerbahçe
seçeneği ile karşımıza gelecek.
TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın seçimini merakla
bekliyorum?