Türkiye Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Ahmet Güvener ve Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Gorbon'un görevlerine son verilmesi gündeme bomba gibi düştü.
Bilindik hikâyedir;
Zamanın birinde ülkenin birinde işler iyi gitmemektedir ve artık halk ayaklanmaya başlamıştır. Ülkenin selameti açısında padişahın tahtı bırakmaktan başka çaresi kalmamıştır.
Eski padişah ayrılırken yerine geçecek olan oğlu ile bir araya gelir. Baba oğluna üzgün bir ifadeyle:
Bir zaman sonra ülkede işler düzelmez ve daha kötüye gitmeye başlar, yeni padişah hemen zarfları hatırlar. Gider çekmecesinden 1 numaralı zarfı alır ve açar. Okudukları onu heyecanlandırır:
Senden öncekileri kötüle!
"Akıllı adammış." der yeni padişah. Gerçekten de, işlerin iyi gitmemesinden dolayı eski veziri, eski bakanları ve babasını suçlar durur. Fakat günler geçer, haftalar geçer, işler daha da sarpa sarar. Aklına 2 numaralı zarf gelir. O da yeni padişahı heyecanlandırır:
Yanındakileri kötüle, organizasyonu değiştir!
Yeni padişah hemen veziri ile bakanlarından birkaçının yerlerini değiştirir, sancakbeylerinin ikisini merkeze alır, beş bakanınıda sürgüne yollar. Ama ortada düzelen bir durum yoktur. Gün geçtikçe işler daha da kötüye gitmektedir. Artık son zarfa gelmiştir sıra. Yeni padişah bir kere daha heyecanla çekmecesini açar, zarfı çıkarır, açar ve okur:
Sen de 3 yeni zarf hazırla!
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mahmut Özgener ve ekibi göreve gelir gelmez TFF’de köklü değişik yaparak profesyonel kadronun nerdeyse tamamını değiştirmişti. O dönem her fırsatta Haluk Ulusoy ve çalışma arkadaşlarını suçlayarak adeta 1. zarfı uygulamaya geçirmişlerdi.
Nitekim 1.zarfın etkileri çoktan bitti. Taşlar yerinden oynamaya başladı. Özgener uzunca bir müddet 2. Zarfı açmamak için direndi. Ancak yaşanılan gelişmeler ve gerek içten ve gerekse dıştan gelen baskılar sonucunda 2 numaralı zarfı da açmak zorunda kaldı.
Aslına bakarsanız bunlar beklenen bir gelişmeler. Uzun zamandır TFF üzerindeki hâkimiyeti tartışmasız olan Lütfi Arıboğan ipleri elinden bırakmak istemiyordu. Son zamanlarda birçok konuda Ahmet Güvener ile ters düşünce geçmiş ve bilinen defterleri karıştırdı. Sonucunda da bu en önemli makama bu kez TFF 2. Başkanı olarak oturdu. Bir koltukta iki karpuz. Yani hem yöneticilik hem Genel Sekreterlik yapacak. Zaten vekilliğini de kendisinin TFF’ye getirdiği Ülker kökenli Ali Parlak yapıyor olacak. Yani artık tüm kontrol resmen Lütfi Arıboğan’da..
Elbette Ahmet Güvener’in ve Orhan Gorbon’un gönderilmesinde göz ardı edilmeyecek çok önemli bir etken de, AK Parti hükümetinin Mahmut Özgener ve ekibinden EURO 2016 konusunda gereğinin yapılmasını ve başarısızlığın faturasının kesilmesini istemesi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar tarihinin hiçbir döneminde yapılmayanı yaparak, bir futbol turnuvası için bir milyar dolar garanti vermesine ve gerek Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve gerekse Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan nezdinde devletimiz tüm girişimlerde bulunup, üzerine düşeni fazlasıyla yapmasına rağmen, EURO 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapamayacak olmamamız hükümette büyük bir hayal kırıklığı oluşturmuştu.
Bir çok kişinin aklına takılan ve cevabı aranan sorular var.
Ahmet Güvener ve Orhan Gorbon ikilisi son 2 ayda da mı, şirket kurup temsilcilik alıp TFF’yi zarar uğrattı? Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri çıkıp bu ikili hakkında açıklama da bulunduğunda bu gerçekleri spor camiasındaki sağır sultan bile bilirken Mahmut Özgener ve ekibi mi bilmiyordu?
Peki diyelim ki Gorbon ve Güvener’i, eski defterler yüzünden, 2009'lardan, 2008'lerden kalan hesaplar yüzünden gönderiyorsunuz, ama şimdi karar verdiniz böyle bir tasarrufu hayata geçirmeye. O zaman TFF zarara uğratıldıysa neden yasal yollara başvurmuyorsunuz? Yoksa başvurmanız durumunda sizin de başınız ağrıtacak başka gerçekler mi söz konusu? TFF’nin tarihinde ilk kez bütçesinin açık vermesinde bu ikilinin tek başına parmağı olamaz herhalde!
Daha 2 ay önce yapılan ve TFF yönetiminin tarihinde ilk kez ibra edilmediği, büyük bir ihtimalle de iptal edilecek Olağan Mali Genel Kurul’da durum bugünkünden farklı mıydı? O zaman TFF’yi mali açıdan ibra etmeyen delegelerin haklılıkları bir kez daha ortaya çıkmadı mı? Ne yaparsam yanıma kar kalır mantığı daha ne kadar devam edecek?
İşleri ve görevleri sadece kamuya bilgi vermek olan medya mensuplarını, her fırsatta yukarıdan bakan ve yeren üslupla yalanlayan Medya İletişim Departmanı, bu konuda da kamuoyunu bilgilendirmek adına açıklama yapar mı acaba?
Bir başka iddia da, Fenerbahçe ile arası pek iyi olmayan ayrıca Galatasaraylılığı ile bilinen Ahmet Güvener'in ve Euro 2106 adaylığı sürecinde Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nu aday statlar arasında göstermeyen Orhan Gorbon'un görevlerinden alınması için Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın TFF’ye baskı yaptığı. Bu iddia doğruysa zaten durum daha da vahim. Futbolla ilgi ihtilaflı konuların tamamından ve her taşın altından Aziz Yıldırım çıkıyor. Yıldırım, Türk futbolunun artık gizli değil aleni patronu olmuş durumda. Tıpkı Lütfi Arıboğan’nın TFF’de yaptığı gibi.
Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Mahmut Özgener’in de artık yakın çevresine çok yorulduğunu ısrarla vurgulaması ve her fırsatta bırakmak istediğini söylemesiyle birlikte artık 3. zarfı açma vakti geldi sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder