2008 Şubat ayında yapılan darbeyle siyasi güçlerin eline
geçen Türkiye Futbol Federasyonu, o günden bu yana izlediği yönetim anlayışıyla
adeta kapalı rejim ile yönetilen bir ülke gibi. Hani o ülkeyi gerçek yaşamdan
örnek vermek gerekseydi hiç tereddüt etmeden Kuzey Kore örneğini verebilirdim.
O tarihten bu güne gelen başkanlar arasında bir tek Yıldırım
Demirören delegelerin seçimleri ile o koltuğa oturdu. Çünkü gerek Hasan Doğan gerek Mahmut Özgener ve gerekse de Mehmet
Ali Aydınlar her ne kadar seçimle gelmiş gibi gözükseler de o koltuğun
atanmış isimleriydi.
Yıldırım Demirören’de
ise durum daha farklıydı. Evet o
delegenin hür iradesi ile seçildi. O da işaret edilmişti ancak karşısına
rakip çıksaydı belki durum farklı olabilirdi. Bu nedenle her ne kadar, ne
kendisini ne icraatlarını sevsem de, makamına saygı duyuyorum. Onun seçildiği
genel kurulda asıl farklı olan delege yapısı ve delegenin düşüncesiydi!
Bir kere bugün taraflı tarafsız futbol camiasının içindeki
herkes, o makama icazet alınmadan gelinmesinin imkânsız olduğunu biliyor.
Mevcut delege yapısı bunu mümkün kılıyor.
Türkiye’de 80 milyon insan yaşıyor. Sanırım bunun hiç yoksa
en az yarısı futbolla ilgileniyordur. Hadi biz daha makul olalım ve 25 milyon
kişinin doğrudan futbolla ilişkisinin olduğunu varsayalım. 25 milyon kişiyi ilgilendiren bir kurumu yönetecek kişiyi sadece 268
kişi seçiyor.
Ha diyeceksiniz ki taraftarı ne ilgilendirir Türk Futbolunu
yönetecek kişi. Peki, o zaman ilgili rakamı değiştirelim. Ülkemizde 127 profesyonel kulüp var. Alt liglerde amatör olarak 15
bine yakın takım var. Türkiye’de faal olarak futbol oynayan 4500’e yakın
profesyonel, 250 bin civarı amatör ve toplamda yaklaşık 500 bin lisanslı futbolcu var. Her kulübün yönetim kurulu da en az
diyelim ki 7 kişiden oluşsa yaklaşık 110 bin civarı yönetici var demektir. 12 binin üzerinde lisanslı antrenör, 7 bin civarı ise futbol hakemi var.
Futbol için hizmet veren sağlık personelinin sayısını tam olarak tespit etmek
çok zor olsa da yaklaşık 6-7 bin civarı olduğunu varsayabiliriz. Menajerler,
profesyonel çalışanlar, gazeteciler…
Bakın basit bir bakkal hesabıyla taraftarları ve bu futbolun
içindeki aktif insanların ailelerini bile hesaba katmadan 700 bin kişiye
ulaştık.
Peki soruyorum 700 bin kişiyi doğrudan ilgilendiren bir kurumun
yönetimi 268 kişi tarafından mı seçilmeli?
Ülkemizin futboldaki lokomotif kulüplerinin başkanları,
Fenerbahçe’de 16 bin, Beşiktaş’ta 12 bin, Galatasaray’da 8 bin, Trabzonspor’da
ise 7 bine yakın üyenin oyları ile belirleniyor.
TFF Başkanı ise 268 oyla!
Bu 268 üye de adil ve doğru seçilmiş olsa bari! Nerede?
Bakın TFF delegeleri kimlerden oluşuyor:
a) Türkiye
Profesyonel futbol en üst ligindeki kulüplerin başkanları ile altı delege,
b) Türkiye
Profesyonel birinci ligde yer alan kulüplerin başkanları ile bir delege,
c) Türkiye
Profesyonel ikinci ligde yer alan kulüplerin başkanları,
d) Türkiye
Profesyonel üçüncü ligde yer alan kulüplerin başkanları,
e) Türkiye
Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu başkanı ile Yönetim Kurulu tarafından
ayrıca belirlenecek dokuz delege,
f)
Profesyonel Futbolcular Derneği başkanı ile en fazla (A) Milli olmuş ve faal
futbolculuğu bırakmış beş delege,
g) Türkiye
Futbol Antrenörleri Derneği başkanı ile en uzun süre (A) Milli Takım teknik
direktörlüğü yapmış beş delege,
h) Türkiye
Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği başkanı ile ön eleme müsabakaları
hariç UEFA Şampiyonlar Ligi ya da bu lig öncesinde bu statüye denk
organizasyonlarda en fazla müsabaka yönetmiş beş delege, (Başkan ve diğer beş
delegenin de faal olmaması şarttır.)
i)
Bünyesinde futbol dalı bulunan engelli spor federasyonlarının başkanları,
j) FIFA veya
UEFA İcra Kurulu’nda görev yapmış kişiler,
k) FIFA veya
UEFA komitelerinde fiilen en az on yıl görev alan kişiler,
l) Türkiye
Futbol Federasyonu başkanlığını asaleten yapmış kişiler.
127 kulübü temsil
eden kişi sayısı 253 ve tamamı faal! 500 binin üzerinde futbolcuyu temsil
eden ise sadece 5 kişi ve hiçbiri faal olmamak zorunda! 12 bin kişilik antrenör
ordusunu da 6 binin üzerindeki hakem ve gözlemciyi de temsil eden kişi sayısı
yine 5! Onların da faal olması yasak!
Ne kadar adil değil mi?
Tüm olanı biteni gazetelere ve ekranlara yansıtan spor basınından
herhangi bir temsilci olmayışını geçtim hadi, statları doldurup, ekranları
başında takımlarına gönül vermiş ve bütün bu milyarlarca ekonominin dönmesine
neden olan taraftardan dahi tek bir temsilcisi yok!
Ve maalesef delege sayısı bu kadar az olunca bugünkü tablo
ortaya çıkıyor. Siyaset de bulaşıyor çıkar sahipleri de…
Delege Başı 100 Bin USD!
Türkiye Futbol Federasyonu’nda Haziran’da olağan seçim var.
Futbol yeni başkanını seçecek. Aldığım duyumlara göre bu kez siyaset müdahil
olmayacak. Zaten hemen öncesinde Türkiye genel seçimden çıkmış olacak.
Adaylığını da ilk açıklayan yaptığı icraatlarla sürekli kan
kaybeden mevcut Başkan Yıldırım Demirören oldu. Kimilerine göre bu erken
adaylığın en önemli nedeni başta Göksel Gümüşdağ olmak üzere adaylığa
hazırlanan kişilerin önünü kesmekti.
Ancak bu kez kulislerde dolanan iddia çok vahim. Yıldırım
Demirören’in delegelere 100’er bin USD teklif ettiği söylentileri dolanıyor.
Akıl almaz gibi görünen bu rakam, söz konusu delege yapısı dikkate alındığında
çok da büyük değil aslında. Bahsi geçen rakam tüm delegelere dahi verilmiş olsa
30 milyon dolar yapar ki bu da Yıldırım Demirören vakti zamanın da Beşiktaş’a
öyle ya da böyle harcadığı rakamın yanın da devede kulak kalır! Değil parayla
canına rağmen, oyunu satmayacak delegeler de var o yapının içinde, ama gelin
görün ki 100 bin USD için her şeyi yapabilecek karakterler daha çoğunlukta.
Aslında bu bir ilk değil! Geçmişte
belki delegeyi satın almak için değil ama gönlünü çelmek için her genel kurul
öncesi delegelere hediyeler verilirdi. Bu kapıyı ilk açan da Ayhan Bermek
olmuştu. Aday olduğu seçimde tüm delegelere cep telefonu hediye etmişti.
Böylece bu kapı aralanmıştı.
Gelinen noktada ise yukarıda bahsettiğim rakamlar telaffuz
edilmeye başlandı…
Delege yapısı ile ilgili söylenecek, önerilecek çok şey var.
Mantıklı ve makul delege sayıları ile çok daha sağlıklı bir yönetim teşkil
edilebilir. Ancak bu kimsenin işine gelmez. Futbolun paydaşlarının daha dengeli
ve daha çok temsil edildiği, futbolun gerçek sahibi futbolcuların ve hakemlerin
daha ağırlıklı olmak üzere, amatör futbola gönül vermiş yöneticilerin de yar
aldığı, spor basınından, taraftarına kadar her kesimden oluşacak bir genel
kurulun seçeceği bir yönetimin nasıl güçlü olacağını sanırım tahmin
edebilirsiniz.
Passolig için müthiş çözüm!
Hatta biraz ütopya yapacak olursak;
Tribünler dolmuyor. Seyirci tribünlere küstü. Futbola ilgi
azaldı diyoruz ya! Madem Passolig var, madem herkes fişlendi! Bırakın seçimi de
taraftar yapsın. Milletin iradesi söyleminin bu kadar çok kullanıldığı bir
atmosferde futbolseverin iradesi de böylece gündeme gelsin!
Adayları kulüpler belirlesin, ama seçimi de elektronik
Passolig sahibi taraftar yapsın. Nasıl olsa bu kart herkese mecbur. Yöneticiler,
futbolcular, hakemler de birer Passolig çıkartır. Alın size muhteşem bir seçim!
Yer mi?
Bakın o zaman nasıl Passolig sayısı artıyor siz bile
inanamazsınız!