“Türkiye’nin yetiştirdiği
en büyük futbol adamı kimdi?” derseniz, hiç tereddüt etmeden rahmetli Gündüz Tekin Onay derim. Gündüz Hoca hayatını futbola adamış,
futbolu yaşam şekli olarak benimsemiş, eşi benzeri bulunmayan bir futbol
adamıydı. Şu anda liglerimizde antrenörlük yapan birçok teknik adamın da hem
sahadaki hocası hem de çalıştırıcılık başlangıcındaki yetkili eğitmeniydi. Bu
nedenle de namı “Hocaların hocasıydı”
Olaylara hep gerçekçi
yaklaşır, somut ve net adımlar atardı. Duygularına olabildiğince yer vermez,
mantığıyla hareket etmeyi severdi. Sorun çıkaranlardan hoşlanmaz, sürekli
olarak çözüm üretmeyi önerirdi. Ağzından hiç düşürmediği bir sloganı vardı: “Çözümün Anahtarıyız”
Eğer rahmetli yaşamış
olsaydı, yaşanan bu süreçte çoktan kolları sıvamış, savaş baltalarını çıkarmış,
korkusuzca çözüm için mücadeleye başlamıştı.
Rahmetlinin ilginç bir de
özelliği vardı. Herhangi bir seçimde desteklediği herhangi bir aday, hiçbir zaman
seçim kaybetmemişti. Özellikle Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu
üzerindeki hâkimiyeti şapka çıkartılacak cinstendi. Seçim stratejisi,
delegelerle iletişimi ve onların üzerindeki egemenliği muhteşemdi.
İşte onun çözümcü
yaklaşımlarından yola çıkarak “Çözümün
Anahtarı”nı önereceğim. Kim bilir belki de 27 Şubat’ta başkan seçilecek
aday bu öneriyi değerlendirir.
Öncelikle sorunu doğru analiz
etmek gerekiyor. Tüm kulüpler hakkaniyet çerçevesinde adil ve gerçekçi bir
sonuç arayışındalar. Yaşanılan bu süreci en zararla, marka değerini yitirmeden
ve ekonomik olarak da kayıpsız atlatmak düşüncesindeler.
Aslında tüm kulüpler 58. maddenin
uygulanmasından yanalar. Hatta iddianamede adı geçen kulüplerden bile bu yönde
talepler var. Ama bu uygulamanın gerçekleşmesi durumunda Süper Lig’in marka
değerinin sona ereceğini, yayıncı kuruluşun çekileceğini, düşmeyen takımların
da ekonomik olarak bu yükün altında kalacağı endişesini taşıyorlar.
TFF eski Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, Türk Futbolunun
eline geçirdiği fırsatı iyi değerlendiremedi ve Türk Futbolunu şimdilik bir yıl
geriye attı. “Şimdilik” diyorum, eğer doğru ve radikal kararlar alınmazsa bu 10
yıla kadar etkisi olacak bir süreç.
Aşağıda yazdığım formülü Mehmet Ali Aydınlar bu kriz ilk ortaya
çıktığında uygulayabilseydi, sadece bu senenin kaybedilmesiyle süreci az bir
zararla atlatabilirdik. Hala tren kaçmış sayılmaz.
İşte Formül
Her şeyden önce bu sene
Süper Lig, talimatlar ve belirlenen kurallar çerçevesinde aynen
sonuçlandırılmalı. Şampiyon takım ve Avrupa Kupalarını hak eden takımlar
önümüzdeki sezon hiçbir şey olmamış gibi Avrupa’ya gönderilmeli. Düşen takımlar
ve Bank Asya’dan gelen takımlar için de bu seneki talimatlar uygulanmalı.
Ancak önümüzdeki sene için
radikal bir geçiş süreci uygulanmalı. Öncelikle iddianamede adı geçen tüm
kulüpler 2012-13 sezonu için TFF 58. Madde uyarınca bir alt lige düşürülmeli.
Böylece UEFA tehlikesini bertaraf edip, ligimizin marka değerini koruyarak,
pisliğimizi temizlemeliyiz. Uygulayacağımız yenilenme programı konusunda da
onlarla görüş alışverişi içinde bulunmalıyız. Formülümüze geçecek olursak;
Düşen takımların yerine 2012-13
sezonu için Bank Asya’dan takım alınmayacak ve Süper Lig’de 11 takım kalmış olacak. Ligler normalden biraz daha
erken başlatılarak, tıpkı bu sezon olduğu gibi yoğun bir takvimle oynatılacak. Maçları
yine mevcut yayıncı kuruluş yayınlayacak. Süper Ligi birinci olarak bitiren
takım Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan gidecek. İkinci bitiren takım ise UEFA’ya
ön eleme turundan katılacak birinci takım olacak. Ligi son sırada bitiren 3
takım Bank Asya Ligi’ne düşecek. Bütün bu süreç Şubat ayının başında
tamamlanmış olacak. Kısacası Süper Lig şampiyonu Şubat ayında belirlenmiş olacak.
Altın kupa
2012-13 Sezonun asıl bombası ise Türkiye Kupası
olacak. Öncelikle bu kupanın
yayın hakları Digitürk’e cüzi bir rakama verilecek. Bilindiği gibi Türkiye
Kupası bu sene 50. Yılını dolduruyor. Bu nedenle önümüzdeki sezon Türkiye Kupası
özel bir ad ve nam da yapılacak. Bu kupaya sadece 20 takım katılacak.
Kupayı en çok müzesine
götürmüş olan 4 takım seri başı olacak ve 5 takımlı 4 guruba ayrılacaklar.
Guruplarında ilk 2 sırayı alan takımlar ikinci turu oluşturacak olan 8 takımlı
ligi oynamaya hak kazanacaklar. 8 takımlı ligin şampiyonu Türkiye Kupasını
alırken aynı zamanda Şampiyonlar Ligi’ne ön eleme turundan katılma hakkını elde
edecek. Ligin ikincisi ise UEFA Ligi’ne 2. eleme turundan katılacak. Böylelikle
bu kulüpler hem ciddi anlamda ekonomik bir gelir elde ederken hem de Avrupa
Kupa’larına katılma şansını en üst düzeyde yaşayacaklar. Yayıncı kuruluş da
yaşadığı ekonomik kaybı bu şekilde telafi etmiş olacak.
Süper Bank Asya
Gelelim Bank Asya Ligi’ne…
Düşen takımlarla birlikte takım sayısı 24 olacağından 12 takımdan oluşan 2
gurupta maçları tıpkı Süper Lig’de olduğu gibi Şubat ayında sona erdirecek
şekilde oynanacak. Bank Asya Ligi’nde yabancı sınırlaması bir seneliğine Süper
Lig standardına getirilecek. Guruplarında ilk 4 sırayı alan toplam 8 takım
Süper Lig’e yükselmeye hak kazanacak. Muhtemelen Fenerbahçe, Beşiktaş ve
Trabzonspor da bu yükselen takımlar arasında yer alacağından, Süper Lig’in
marka değeri de bir anlamda kurtulmuş olur.
Böylece bir sonraki sezon
Süper Lig’de mücadele edecek takım sayısını da 16’ya çekerek yıllardır yapılmak
istenip yapılamayanı da başarmış olacağız. Öte yandan 2014 yılından sonra UEFA’nın
büyük bir ihtimalle tüm üyelerine şart koşacağı 16 takımlı lig standartına da
önceden geçeceğiz.
İşte “Çözümün Anahtarı”… Elbette herkesi mutlu edecek bir çözüm yok.
Ancak şu yukarıda anlattığım formül uygulanırsa birçok öngörülen sorun önceden bertaraf
edilmiş olur. Kulüplerin memnuniyetsizlikleri en aza indirilmiş olur.
28 Şubat’ın çiçeği burnunda
TFF Başkanına şimdiden arz ederim efendim…