Futbolla haşir neşir olanlar iyi bilirler.
Yıllarca rakı masalarında, dost meclislerinde, futbol sohbetlerinde yanıtı
olmayan klişe bir soru vardı: “Ne olacak
bu Fener’in hali?”
Futbol dünyası seneler geçse de bu sorunun
yanıtını bulamadı, ama kendine kardeş bir klişe buldu: “Ne olacak bu Türk futbolunun hali?”
Sokaktaki ayakkabı boyacısından, milyar
dolarlık bütçesi olan dev şirketlerin CEO’larına kadar herkes futbolla yatıp
futbolla kalkıyor. Herkes teknik direktör, herkes yönetici… Ama kimse taraftar
değil!
Taraftar dediğin zaten bir dogmaya inanır.
Rasyonel değildir. Tercihleri pek değişmez. Tek beklentisi vardır, o da sportif
başarı. Takımının eksiklerini görmez, küçük başarılarını büyütür.
Yöneticiler de bu gerçeğin farkındadır.
Rakamları hep şişirir. 10 milyon taraftarı olan kulübü, önce 20 milyon
taraftarımız var diyerek tavan yaptırır, ardından da sadece 1 milyon taraftara
hitap edecek projelerle yola çıkar. Çünkü 10 milyon kişi ile uğraşmak zor iş.
Onun yerine 1 milyonu azdır, bağırtır. Onlara sürekli sportif başarı vaatleri
sat. Kadınların, çocukların stada gelmesi kulübe verilen bir ceza olsun. Her
gün birisi yangın çıkarsın, bir gün sen, ertesi gün başkası. Kavga gürültü... Yangını
söndür, kahraman ol, çok meşgul gözük. Çok konuş. Çok tanın…
Bir şey hoşuna gitmediği zaman hemen 360
derece rotayı değiştir ilk şikâyet eden sen ol.
Spor kulübü, dernek ol ama sosyal bir
sorumluluğun olmasın. Ticari bir şirket ol ama Türk Ticaret Kanunu kuralları
senin için geçerli olmasın. Kendi borunu öttür.
Kâğıt üzerinde büyük kulüp ol ama büyüklükle
ilgin olmasın. Sürekli mağduru oyna ki taraftarın daha fazla azsın. Rakiplerini
sürekli suçla ki yaptıkların gözükmesin.
Avrupa kupalarına katılmayı marifet,
rakiplerini yenmeyi zafer, tur atlamayı dünya kulübü olmak san.
İşine geldiğinde ben bu kulübün neferiyim,
hayatımın her anını kulübüme harcıyorum de, işine gelmediğinde ise benim
hareketlerim menfi, kurumu bağlamaz de. Bir başarı varsa mimarı ol, başarısızlık
varsa komplo teorileri üret, bahanelerinle insanları kendine inandır.
Çok sevdiğim bir arkadaşım bir tespit
yapmıştı. Türkiye’de futbol 2 milyon üzerinde dönüyor diye. O kadar haklı ki!
Ya o 2 milyonun dışında kalan diğer futbolseverler? Onlar etkisiz eleman. Onlar
bile neden futbolu sevdiklerini, neden bir takım tuttuklarını ifade
edemiyorlar. Etmek niyetinde değiller. Zaten futbol ekonomisine katkıları da
yok.
Gerçek futbolsever 2 milyon mu? İşte o kalan
sağlar bizimdir. 650.000 Digiturk satılır, 200 küsür bin Fanatik okunur,
350.000 forma, 150.000 kombine. Tamam işte, daha ne olsun?
Biz de sonra oturur “Ne olacak bu futbolun
hali? diye sorup dururuz!