Uzunca bir yazı, okumayı sevmeyenler, detaylarla
ilgilenmeyenler ve sonucu merak edenler için son kelimeyi en başa yazayım:
UEFA Londra’da değiştirdiği disiplin
talimatını ilk kez Fenerbahçe ve Beşiktaş başta olmak üzere Türk takımları
üzerinde uygulayacak. Birçok takım bir alt ligde mücadele etmek zorunda
kalacak. TFF ve Milli Takımımızı da ciddi yaptırımlar bekliyor.
Şimdi detaylarla ilgilenen ve merak edenler için yazıma
devam edebilirim.
Türk futbolu sakat kalacak diye sesimin yettiğince bağırdım
yıllardır. Ancak en yakınımdakiler bile bu çığlığımı duymadılar, duymak
istemediler.
Türk Futboluna 2008 yılının Şubat ayında yapılan siyasi operasyonla
birlikte aslında her şey tersine gitmeye başladı. A Milli Takımımız FIFA
sıralamasında 4 yıl içinde paraşütsüz bir şekilde düşerek 53. sıralara kadar
geriledi. Muhtemelen ilk kura çekimine 4. Torbadan
katılacağız. Takımlarımız
Avrupa Kupalarında üst sıralarda mücadele ediyorken, an itibari ile Avrupa’dan
men almış 2 takımımız var. Bu sayı daha da artacak.
2008’e kadar futbola siyasetin bulaşılmadığı ile övünülür ve
futbolun kendi içindeki siyasetten bahsedilir, bu dinamikler konuşulurdu.
Oysaki artık siyaset futbolun dibine kadar girmiş durumda ve bu stabil yapı
eleştirilemiyor bile. Tek konuşulan ise siyaset kimi isterse onun başkan
olabileceği.
Deve kuşu gibi başını kuma sokmuş olan Türk Futbolu hala
gerçekle yüzleşemiyor. Dalga dalga sıkıntılar gelmeye devam ediyor. Tsunami
vurduğunda yıkılacağız bunun tedbirlerini bile almıyoruz. Ne yöneticiler, ne
medya mensupları ve hatta ne de spor hukukçuları başlarını kumdan
çıkartamıyorlar. Ya da çıkartmak istemiyorlar.
UEFA Fenerbahçe ve Beşiktaş’a Avrupa kupalarından men kararı
verince sanki bu beklenmiyormuş gibi bazı çevreler kıyametler kopardı. Oysa daha henüz gerçek cezalar gelmedi bile…
Futbolun Avrupa’daki tek patronu UEFA 23 Mayıs 2013
tarihinde Londra'da yaptığı toplantıda çok önemli bir değişikliğe imza attı. Bu
çok köklü bir değişiklikti. Disiplin talimatında yapılan değişiklikle birlikte,
şikeyle ilgili açılacak soruşturmalarda zaman aşımı uygulanmayacak ve eğer ülke
federasyonlarının gerekli yaptırımları uygulamadığı kanaatine varılırsa, UEFA
devreye girecek. Eskiden bu konuda UEFA kararı tamamen ülke federasyonlarına
bırakıyordu.
Kısacası süreç sona ermedi. UEFA önce acil olan kararı
verdi. Tespiti yaptı. Şimdi ise değerlendirmesini yapıp lokal olarak kararlar
alacak.
Elbette biz bu kararlardan önce kendi göbeğimizi kendimiz
kesebiliriz. Ama bu yürek ister, bu cesaret ister, bu kararlılık ister ve her
şeyden önce bağımsızlık ister.
Malum daha önce ısmarlama bir şekilde tahkim kurulu bir
karar verdi. Bu karara göre Türkiye’de her şey tertemiz! Mahkeme kişilere ceza
vermiş bile olsa, tahkimimiz takımlarla kulüpleri ayrı ayrı değerlendirildi.
Öyle ya söz konusu olan koca koca camialardı. Karşısına alamazdı TFF bu büyük
camiaları. Kol kırılır yen içinde kalırdı. Hakları yenen kulüpler onların umurunda
değildi.
Oysaki futbolun patronu bu konuda hiç de aynı fikirde
değildi TFF ile. Önce bir şekilde! yargı kararlarını beklemeye ikna oldularsa
da, aradan 2 yıl gibi bir zaman geçince daha fazla beklemediler ve kararlarını
verdiler. Çünkü belirlemiş oldukları
ilkeler ve sadık kaldıkları kavramlar var. UEFA Disiplin Talimatının 6. sayfasında
12. madde o kadar açık ve net ki! Bizim futbolseverlerimiz bunu görmek
istemiyor. Göremiyor! Şike ile ilgili bir madde, ama şike yapılmış, yapılmamış
değinmiyor bile bu maddede. “Futbolun
dürüstlüğünü sarsacak davranış” diye bir kavram var çünkü UEFA'da. Bizim
anlamak istemediğimiz işte bu. İngilizcesi olanlar için madde aynen şunu diyor:
"All persons bound by UEFA’s rules and regulations must refrain from any
behaviour that damages or could damage the integrity of matches and
competitions and must cooperate fully with UEFA at all times in its efforts to
combat such behaviour."
Şimdi ne olacak? Nasıl bir süreç bizleri bekliyor?
UEFA, takımlarımıza verdiği bu ceza ile bir anlamda TFF’yi
ve verdiği kararları yetersiz bulduğunu ilan etti. Kibarca “sana inanmadım” dedi. Bu durumda
ikinci dalga kaçınılmaz gözüküyor. Bu dalga çok vahim sonuçlar doğuracaktır.
Bu pisliği temizlemenin birkaç yolu var.
Tahkimin aldığı kararı bir başka bir merciin geri alma
yetkisi olmadığına göre yeniden bir yargılama gerekmekte. Yeniden yargılama
olabilmesi için de şartların değişmesi, yeni delillerin ortaya çıkmas ve bir müracaat
gerekli. Şartlar UEFA’nın verdiği kararla birlikte değişti. Bu sağlam bir
delil. Trabzonspor bu işin mağduru gözüküyor. Bu durumda tahkime başvurup
yeniden bir yargılama isteyebilir.
İkinci bir yol ise hala istifa etmeyerek, onursuzca o
koltuğu sahiplenen Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu toplanır . Yönetim
daha önce yapmadığını yapar ve kulüpleri Disiplin Kurulu’na sevk eder. Disiplin
Kurulu’nun vereceği cezalar tahkime gittiğinde zaten daha önce verdiği karar
yok hükmüne düşer.
Her iki durumda da Türkiye’de şikenin cezası bellidir: Bir
alt lige veya liglere düşürme!
Zaten TFF bunu yapmadığı takdirde Ana Statü’sündeki Amaç ana
başlıklı 2. maddenin l bendindeki “FIFA ve UEFA’nın statülerine, talimatlarına
ve kararlarına riayet etmek;” ifadesi nedeniyle paşa paşa olacaklara daha
da ağır şartlarda katlanmak zorunda kalır. Çünkü bu durumda Milli Takımızın da
ceza alması gündemde.
UEFA futbolu belli bir zümre, kişi veya kurumun sahiplenmesine
ve kafasına göre yönlendirmesine izin vermiyor. Onlar göre futbol yüz
milyonların takip ettiği bir olgu. Bu olguyu başka hırslar ile karıştırmanıza müsaadeleri
yok. Konu bu kadar basit. UEFA için hiçbir kişi kurum futbolun üzerine çıkmaya
çalışamaz.
Ha merak edenler için son bir söz. UEFA Takımlarımızın
tümden Avrupa Kupalarına katılımını yasaklayacak bir kararı yaşanan ve
yaşanılacak süreçte vermez. Ancak TFF’ye ceza verir. Bu da Milli Takım
üzerinden bir yaptırımdır. Yani “Madem biz ceza aldık kimse Avrupa’ya gidemez”
deme şansı yok.