Galatasaray ruhunu, benliğini yitiriyor. Galatasaraylılık kavramı değişiyor. Galatasaray Fenerbahçeleşiyor, Fenerbahçe ise Galatasaraylaşıyor!
Galatasaray taraftarı hiç olmadığı kadar sabırsız! Sarı kırmızılı camianın tek hedefi var o da: İlle de kazanmak! Oysa Fenerbahçe taraftarı sabretmeyi öğrendi son yıllarda. Son dakikada kaçırdıkları şampiyonluklardan sonra bile başkanlarından vazgeçmediler, takımlarının kötü gittiği anlarda bile kulüplerine, hocalarına ve futbolcularına sahip çıktılar. Desteklerini eksik etmediler. Hatta sloganları bile “Hep destek, tam destek, ölümüne destek” oldu. Oysaki bu sloganı Galatasaraylılar bizzat yaşadı ve gerçekleştirdi.
Benim doğduğum yıllarda Galatasaray fırtınası esiyormuş ülkede… Brian Birch yönetimindeki Galatasaray bütün kupaları silip süpürüyormuş. Diğer takımlar yan gözle bile bakamıyormuş. İngiliz devrimi, Metin Oktay rüzgarı, Özdenak kardeşler efsanesi, Leblebi Mehmetler ve daha niceleri..
Elbette bunları yaşamak, görmek nasip olmadı bana… İçimdeki futbol sevgimin oluşmasında da ünleri dışında en ufak bir katkıları olmadı bu isimlerin. Ne zaman ki aklım başıma gelip de etrafımdaki herkesin bir takım tuttuğunu görünce, ben de cıvıl cıvıl insanın içini ısıtan renklerinden olsa gerek, Galatasaraylı oldum. Oldum olmasına da bir türlü Galatasaray başarılı olamıyordu. Kazandığı Türkiye Kupları dışında ligde hep dökülüyor, rakiplerinin şampiyonlukları karşısında aciz kalıyordu. Bu nedenle de arkadaşlarım karşısında boynum hep eğik dolaşıyordum. Ama buna rağmen Galatasaraylıydım.
Tüm başarısızlıklara, arkadaşlarımın kızdırmalarına, rakip taraftarların gırgırlarına rağmen, takımımı değiştirmedim. Tuttuğum takım, son şampiyonluğundan ancak 14 yıl sonra başarıyı yakaladı. Ardından da üst üste şampiyonluklar, başarılar, zaferler gelmeye başladı. Türkiye’de hiçbir takımın yapamadığını yapıp UEFA Kupası’nı ülkemize getirdi.
İşte bu nedenle benim neslimdeki Galatasaraylılar, gerçek Galatasaraylılardır. Başarıya hasret kalıp, her türlü sıkıntıya katlanan bizler, takımlarımızı bir an olsun yalnız bırakmadık. Yenmek kadar yenilmenin de varlığını en iyi bizim kuşağımız bilir. Galatasaraylılıkla özleşen temel kavramlardan biridir, karşılıksız destek.
Galatasaray yine tıpkı o yıllarda olduğu gibi sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Tarihinin en başarısız sezonunu geçiriyor. Hem de Türkiye’nin en muhteşem, en görkemli, en konforlu stadına kavuşmuşken. Hatta bu kez abonesi olduğu Türkiye Kupası’na ve Avrupa’daki başarılarına da uzak. Elbette taraftar, üyeler, basın ve bu kulübe gönlünü vermiş herkes bunun nedenleri sorguluyor. Kimi sert, kimi yapıcı, kimi kavgacı… Ama bu kez camia çözülmüş durumda. O eski kenetlenmiş görüntüsünden, inancından çok uzak… Herkes birbirini suçluyor. Herkes menfaat peşinde. Kimsenin kulübü, değerleri, ruhu düşündüğü yok.
Eskiden takım ne kadar kötü giderse gitsin hocasına bile sezon sonuna kadar sabreden, kolay kolay sezon ortası teknik direktör değiştirmeyen Galatasaray, şimdilerde başkanına bile tahammül edemez hale geldi. Başarıya endeksli bir kulüp oldu çıktı.
Hiç şüphesiz bu günler geride kalacak. Bu kez taraftar 14 yıl falan da beklemeyecek. Muhtemelen önümüzdeki sezon yeni stadında fırtına gibi esecek Galatasaray. Ancak kaybolup giden değerlerin tekrar kazanılması oldukça uzun zaman alacak.